Medya

Tükürüklü Demokrasi

Aşiretlere bak, demokrasi saatini ayarla ve rahat et!

31 Mart’ta yapılan seçimden CHP ve Dem Parti kazançlı olarak çıktılar.

22 yıldır girdiği her seçimden dayak yiyerek çıkan CHPli seçmen, üstünden bunca gün geçmesine rağmen hâlâ zafer sarhoşluğunu üstünden atamadı.

Dem Parti ise CHP ile yaptığı ve “Türkiye İttifakı” adıyla maskelenen zaferiyle Batı illerinde CHPli belediyelerde; Belediye Başkanlığı, Başkan Yardımcılıkları ve Meclis üyelikleri elde etti.

Doğu ve Güneydoğu illerindekileri saymıyorum bile.

Seçimden sonra AKP’nin yenilgisi kadar Van’da olanları da uzun uzun konuştuk.

Sahiden Van’da ne oldu öyle?

Belediye Başkanlığı AKP ile Dem Parti arasında gitti, geldi, sonunda mühür Dem Partili Abdullah Zeydan’da kaldı. CHP destekli Zeydan taraftarları önce Van sokaklarında sonra da Türkiye’nin büyük şehirlerinde gösterilere başlayınca AKP geri adım atmak zorunda kaldı.

Serbestiyet sitesinde Onur Erkan’ın “Portre – Abdullah Zeydan: Hamidiye Alayları’’ndan Beri Devlete Yakın Pinyaştini Aşiretinin Aykırı Oğlu” adlı yazısını okudum. Oldum olası “aykırı” insanlar dikkatimi çok çekerler. Esen rüzgara karşı duruşlarını, sürüden ayrılışlarını önemserim. “Aykırı oğlanın” yaptıklarını merak ederek yazıyı dikkatle okudum, aynı yazının başka haber sitelerinde de kelimesi kelimesine yer almasını bir kenara not ettim.

Daha yazının başında Pinyaşini aşireti karşıma çıktı.

Van Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın babası Mustafa Zeydan, Pinyanişi Aşireti’nin reisliğini yapmıştı bir zamanlar. “Aykırı Oğlan” aşiretin prenslerinden yani. Aşiretin Hakkari Yüksekova’da, Van Başkale’de ve Ağrı Doğubeyazıt’ta mensupları var. 1915 yılında Ermeni Tehciri sonrasında Ermenilerin boşalttığı yerlere Musul çevresinde yaşayan Kürtler yerleşerek gidenlerin mallarına el koymuşlar.

Şu aşiret meselesi, Cumhuriyet rejiminin üstesinden gelemediği önemli bir sorun olup bugün bile sıkıntı yaratmaya devam ediyor. Köleci ve feodal dönemin toplumsal bir ögesi olan aşiret düzeni, üretim sürecini tıkayan ve kişilerin “özgürlüklerini” engelleyen özellikleri içinde barındırdığı için tüm dünyada Burjuva Demokratik ve Sosyalist Devrimlerin hedefinde olan kurumlardı. Cumhuriyet Devrimi çok istenmesine rağmen bu sorunun üstüne gidemedi. Özelikle Atatürk döneminde İngilizlerin kışkırttığı 28 Kürt ayaklanması ile uğraşmak zorunda kalındı. Atatürk’ün ölümüyle birlikte Batı ile girilen ilişkiler sonunda feodal kesimler üzerindeki baskı kaldırılarak temsilcileri Meclis’e taşındı. Gerici, karşı devrimci feodal toprak ağaları ile kurulan ittifak bu güne değin iyice pekiştirildi. Orta Doğu’daki ve Asya’nın batısında yer alan ülkelerde ağalık rejimi olduğu gibi muhafaza edilerek emperyalist, kapitalist sömürü ilişkileri devam ettiriliyor. Aşiret ağalarını para, güç, iş ilişkileri üstünden satın alan iktidarlar, milyonlarca insanı kölelik döneminden kalma gelenek, göreneklerle uyutup sömürüyorlar. Aşiret liderleri aynı bir tazı gibi, paranın, çıkarın kokusunu alarak iktidardaki ve muhalefetteki partilere temsilcilerini yerleştiriyorlar. Meclis’te grubu olan partilerin tümünde aşiret mensubu kişiler mutlaka yer alır. Pinyanişi Aşireti’nin siyasi tarihi, aynı zamanda Türkiye siyasi tarihinin bir fotokopisidir.

Şimdi aşiretin siyasal geçmişine şöyle bir göz atalım.

1980’de Askeri faşist darbe olmuştu ve omuzu kalabalık generaller yakaladıklarını asıp kesiyorlardı. Şiddet uygulayan Kenan Evren Paşa, toplumu iyice terbiye ettiğine inanmış olmalı ki, 1983 yılında iki buçuk partiyle seçim yapmaya karar verdi. Turgut Özal’ın Anavatan Partisi, General Turgut Sunalp’in Milliyetçi Demokrasi Partisi ve bir de buçuk olan Necdet Calp’in Halkçı Partisi seçimlere girmek için Cunta’dan izin almışlardı.

Aşiret reisi Mustafa Zeydan, gözüne Orgeneral Turgur Sunalp’i kestirerek aday olmak istedi fakat pimpirikli generaller ona horozlu partide politika yapma izni vermediler.

Generalin horozlu partisinden yüz bulamayan Mustafa Zeydan, kapağı Erdal İnönü’nün SODEP’ine atarak Hakkari Yüksekova Belediye Başkanı oldu. Oldu ama kısa zamanda mıymıntı İnönü’nün partisinden bi cacık olmayacağını gören Zeydan, 1991 ve 1995 seçimlerinde DYP’den Hakkari Milletvekili olarak seçildi.

O zamanlar kadın Başbakan olan Tansu Çiller’in borusu ötüyordu memlekette. Amerikan kültürüne hakim ve Türkçesi biraz zayıf olan Tansu Hanım, partisinin Kırat’ına, “beyaz at” deyip durarak gazetecileri, okumuşları kendine güldürüyordu. Tansu Çiller; kulağına kim fısıldadı, kim kanına girdi bilinmez birdenbire uyuşturucu işini Kürtlerden alıp bir başka etnik gruba vermek için hamle yaptı. Amerikan vatandaşı olan Bacımızın bu girişimi, var olan taşları yerinden oynattı ve yılların Mehmet Ağar’ı meydana çıkıp ortalık yerde “Kırat’ın süvarisi değişmeli!” diyerek bağırmaya başladı. Aşağıda yer alan gazete kupürü, o dönemde konuyla ilgili haberi ulaştırmıştı okuyucusuna.

Bizim Mustafa Zeydan, Tansu Hanım’ın taşları yerinden oynatma hamlesine çok kızarak Mehmet Ağar’ın başlattığı muhalefet hareketine katılarak kurbanlar kestirdi ve “Kara Murat! Kara Murat! Kurtar bizi Kara Murat!diye bağırdı. Benim bildiğim “Kara Murat” rahmetli Cüneyt Arkın’dı, havada taklalar atarak, bir vuruşta yedi Bizanslının hakkından geliyordu. Mehmet Ağar da kim oluyordu? Kim olacak? Cüneyt Arkın, Yeşilçam sinemasının Kara Murat’ıysa Mehmet Ağar da siyasetin ve antik kuntik işlerin Kara Murat’ıydı. Ona “kara” demeyip “faşist” demeyi tercih edenler de kodesi boyluyordu.

İnsanlığın ikinci bin yıla girdiği 2002 yılında Aşiret lideri Zeydan’ın partilerden canı sıkıldı ve bağımsız aday olarak Hakkari’den Milletvekili seçildi. Meclis’te bağımsız olmak pek bir işe yaramıyordu, Aşiretin kalabalıklarına alışmış biri olarak “Yalnız Kürt” durumu canını sıktı ve kendini ANAP’ın kollarına attı. 2002 yılında merkez partilerini çökertip AK Parti’ye yol vermek için çıkarılan ve Türkiye’ye 150 milyar dolara mal olan bankalar operasyonu ile ANAP, DYP gibi merkez partileri tarih oldu. Zeydan’ın bindiği parti gemisi batınca ülkenin gözde partisi Ak Parti’ye katılmak zorunda kaldı.

Şu particilik işi zordur; bir o partiye bir bu partiye koşturmaktan helak olan Zeydan, 2007 seçimlerinde oğlu Rüstem Zeylan’ı aday gösterdi ve seçtirdi. Aşiret mensupları adayda yapılan bu değişikliğe çok sevindiler, Mustafa gitti, Rüstem geldi, sonuçta değişiklik değişikliktir, ne de olsa memlekette demokrasi vardı. Oğul Rüstem, babası gibi yerinde duramıyordu. 2019 yılında AKP’den istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçti. Parti rozetini Kemal Kılıçdaroğlu bizzat yakasına taktı. Oğul Rüstem artık Cumhuriyet’in yılmaz bekçisi ve Atatürkçülüğün gerçek sahibi olmuştu.

Aşiretin reisi Mustafa Zeydan, 2011 yılında Hak’ın rahmetine kavuşunca yeni reis, Osman Zeydan oldu. Osman Zeydan, hastalığı nedeniyle vefat edince oğlu Ali İhsan Zeydan 2022 yılında aşiretin başına geçti.

Ali İhsan Zeydan’nın adı “Yüksekova Çetesi” davasında adı geçiyordu.

Aşiret reislerini bir kenara koyarak birazda Van Belediye Başkanı olan Abdullah Zeydan’ın siyasi maceralarına göz atalım.

Sözcü gazetesinin internet sitesinde yer alan habere göre Abdullah Zeydan, babasının DYP Milletvekili olduğu 90’lı yıllarda Hakkari caddelerinde seçim otobüsü üzerinde, “İmralı’yı basacağız, Apo’nun kellesini getireceğiz!” diye bas bas bağırıyordu.

Gel zaman git zaman korucu aşireti içinde algılar, fikirler değişmeye başladı ve “Apo’nun kellesini getireceğiz!” diye bağıran Abdullah Zeydan, aşiretinden 100 kişi ile birlikte 2012 yılında Dem Parti’nin öncülü olan BDP’ye törenle katıldı. Aşağıdaki fotoğrafta Zeydan, kırmızı beyaz kalemiyle partiye üyelik formunu imzalıyor. BDP’nin çınarı altında İmralı’yı basanlar, Apo’nun kellesini getirenlerle Apo için ölenler bir araya gelmişler, herkes mutlu, herkes neşe içinde…

HDP’ye hızlıca giren Abdullah Zeydan, 2015 yılında yapılan seçimde HDP’den milletvekili seçilerek Ankara yolcusu oldu. Hakkari vatandaşları daha doğrusu Pinyanişi Aşireti mensupları, önlerine gelen adaylar içinde soyadı “Zeydan” olanlara basıyorlardı mühürleri. Onlar için adaylarının DYP, AKP, BDP hatta bağımsız gibi bölümlerde yer almasının hiçbir önemi yoktu, burada önemli olan şey; aşiretin kazanması, demokrasinin kazanmasıydı.

2015 yılında Türkiye, Suriye’deki IŞİD ve Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine yönelik bir askeri operasyon başlatmıştı. PKK’ya karşı yapılan hava saldırısı Yüksekova ilçesinde HDP taraftarlarınca protesto edildi. Burada konuşan Abdullah Zeydan, “PKK, Ortadoğu’yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK Türkiye’yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar. Ateşle oynuyorsunuz, bu anlaşılmaz tekçi, zihniyetçi iktidar hırsından vazgeçin. Türkiye’de Sayın Abdullah Öcalan’ın ve Kürt halk hareketinin sayesinde üç yıldır duran bir kardeş kanı var…”dedi.

Yaptığı bu konuşmadan dolayı yargılandı ve ceza aldı. Edirne’de Demirtaş’la birlikte yatarak cezasını tamamlayan Abdullah Zeydan tahliye oldu.

Romeo ve Jjülyet oyununda Shakespeare, Romeo’ya “En büyük aşkım, en büyük nefretimden doğuyor.” dedirtiyordu. Zeydan’ın Apo’ya duyduğu nefreti de sonradan büyük bir aşka dönüşmüştü. Kadın ve erkek arasındaki aşkın en çok iki yıl sürebileceğini belirtiyor uzmanlar. Bir siyasinin bir lidere duyduğu aşkı ise bence, sadece çıkarlar belirler, zaman ise sınırsızdır.

Aşk, nefret derken bu siyasetin bir de magazin tarafına bakalım biraz.

Van ilindeki demokrasi güçlerinin devrimci (!) adayı Abdullah Zeydan, 13-15 Ağustos 2004 tarihinde dillere destan bir düğünle dünya evine girdi.

Haber 3’ün verdiği habere göre, üç gün üç gece süren düğüne tamı tamına 15 bin kişi katılmış.

Ayrıca; Hakkari valisi, Hakkari Jandarma Alay Komutanı, Yüksekova Kaymakamı, Yüksekova Belediye Başkanı, Hakkari Emniyet Müdürü, CHP Hakkari Milletvekili gibi önemli bürokratlar ve politikacıların hepsi oradaymışlar. Hatta Başbakan Recep Tayip Erdoğan bile bir mesaj göndererek evlenen çiftleri kutlamış.

Gelen konukların yemesi için 40 büyük, 70 küçükbaş hayvan kesilmiş, 15 bin ekmek, 1 ton salatalık, bir ton pirinç, 1 ton domates, 500 kilo biber kullanılmış.

Vali ve protokol mensupları köye girerken ve gelin, baba evinden çıkarken Kalaşnikof tüfeklerle havaya ateş açılmış. Öyle bir cayırtı çıkmış ki, silahlardan çıkan sesler ta Malatya’daki Kürecik Dinleme Üssü’ndeki radarlara kadar ulaşmış ve ayarlar tümden gitmiş. Bunun üstüne telaşa kapılan üstteki görevliler bir an ne yapacaklarını bilemeyip sağa sola koşturup durmuşlar. Düğüne katılan İlin valisi ve Emniyet Müdürü ateş edenleri isabetli atış yaptıkları için ellerini sıkarak kutlamış.

Gelin dedim de aklıma geldi. Gelin, damadın amcasının kızı Dilşah Zeydan’dır.

Gelelim düğünün en önemli bölümüne…

Aşiret düğünü olur da altınsız olur mu?

Olmaaaazz!!!

Gelen davetliler geline tamı tamına 18 kilo altın takı takmışlar.

Bu kadar ağırlığın altında kalan Dilşah Sultan’ın az daha ortopedisi bozulacakmış. Aşiret düğünlerinde çıkan bu tür sorunlar konusunda deneyimli olan evli gelinler araya girmişler ve takılar alınarak bir kasaya kitlenmiş. Zavallı taze gelin, bir sağlık sorunu sahibi olmadan şu altın belasından bir güzel kurtulmuş.

Geline takı takılır da damat öksüz bırakılır mı?

Bırakılmaz tabii…

Yeni damat Abdullah Zeydan’a da 305 milyon lira takılmış.

Devleti temsilen törene katılan bürokratlar damada birer Cumhuriyet altını takmışlar.

CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan 5 milyon, Yüksekova Belediye Başkanı da 2 milyon lira takmışlar. Erdoğan Merkez Bankası’ndan 50 görevliyi, düğün paralarını saymak için Hakkari’ye göndermiş.

Alın size bir aşiret düğün haberi daha…

Bu kez düğünün haberini Hürriyet gazetesi veriyor.

Haberde, “Hakkari’de Pinyanişi Aşireti lideri eski AKP Milletvekili Mustafa Zeydan’ın oğlu, AKP Milletvekili Rüstem Zeydan’ın kardeşi Zayyat Zeydan ile aynı aşiretten Veysel Abbasıgil’in kızı Meryem Abasıgil, 3 gün 3 gece süren dillere destan düğünle dünya evine girdi. 15 bin kişinin katıldığı düğünde gelin Meryem’e 18 kilo altın takı, damada ise 320 bin YTL takıldı. Altın ve paralar gelin ve damadın üzerinden taşınca çantalara konuldu.” deniliyor.

Nasıl, aynı Abdullah Zeydan’ın düğünü gibi değil mi?

Altınların kilosu standart, illâ 18 kilo, düğün davetlileri de 15 bin kişi olacak ve takıları gelinle damat taşıyamaz hale geldiklerinde takılar alınıp kasalara kitlenecek.

Kürt aşiret düğünlerindeki şu altınların çıkış kaynağı neresidir acaba?

Hakkari ilinde sanayi yok! Doğru dürüst tarım yok! Ele avuca gelen bir ticari yaşam yok! Bilişim sektörü desen hiç yok!

Ama aşiret topraklarından altın fışkırıyor.

Bu paranın kaynağı nedir acaba?

Aşiret ilişkilerinin egemen olduğu bir yerde politikanın en kirlisi yapılır. Ufacık bir bölümünü yazabildiğin parti ilişkileri çok kayandır. Aşiret liderlerinin takılı kaldıkları bir siyasi görüşleri yoktur. Onların çıkarlarına hizmet edecek ve parasına para katacak her ilişkiye evet demeye hazırdırlar. Bir bakarsınız ülkenin en faşist kişileriyle de, en yobaz kişileriyle de, Amerikalılarla da ortaklıklar kurabilirler. Eskiden onlara “Kürt ağası” diyorlardı, şimdi ise “kanaat önderi” diyorlar. Aşirete mensup 50 bin, 100 bin kişi sürüdeki koyunlardır. Koyunun ekonomik değeri ne kadarsa aşiret üyesinin de değeri o kadardır.

Siz bir solcudan, sosyalistten, ağalık rejimini eleştiren ve ülkemizdeki feodal kurumları hedefe koyan bir siyasi mücadele gördünüz mü?

Göremezsiniz.

Böyle bir tavır içine giren solcu; PKK’nın, ülkedeki düzenin ve uluslararası sistemin hedefi haline gelir. Bu yüzden solcular, bu tür sakıncalı konulara girmeden Dem Parti’yi kutsayarak feodalizmi meşrulaştırırlar. Dem Parti’nin ipine tutunanlar; emperyalizmin, siyonizmin ipine tutunmuş demektir. Dem Parti ile ittifak kurarak tek adam rejiminden kurtulacağını, ülkeye demokrasi ve özgürlüklerin geleceğini sananlar tükürük deryasında boğulur ancak.

Yazar hakkında

Candan Yılmaz

Yorum bırak

4  ×    =  36

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.