Spor

Yuh Olsun

Memleket ne ise futbolda odur.

Türkiye, EURO 2020 A GRUBU ilk maçında; İtalya’ya 3-0, Galler’e de 2-0 yenilince durumunu zora sokarak gruptan çıkma umudunu yitirdi.

Hayaller yıkılınca tartışmalar da başladı.

Sosyal medyada Milli Takım Çalıştırıcısı Şenol Güneş ve futbolcular kıyasıya eleştirildi.

Spor programlarında yapılan konuşmaları ve konuyla ilgili yazılanları okuyup dinledikçe bir şiir nedense(!) aklıma gelip takıldı. Yorumcular konuşuyor, benim akımdan şiir akıp gidiyor.

Bildiğiniz gibi Can Yücel, ömrünün sonunda amansız bir hastalığa yakalanmış ve zorlu bir tedavi sürecinin içine girmişti. Tedavi sürecini, içinde olduğu durumu bizlere şu dizelerle anlatmıştı:

Vaziyet-i Umumi
  
benim halim memleketin hali
üç gündür kabızım; dışarı çıkamıyorum
ne geğiriyor, ne osurabiliyorum
içim gırtlağıma kadar bok!
her zamanki gündelikçi kadın iki kız yollamış yerine,
acemi şeyler
etrafımda dolanıp duruyorlar  
zaten başım dönüyor,
yemekten içmekten kesildim
boyuna lağman yaptırıyorum, götüme fitil sokuyorum
bunlar yetmezmiş gibi dışarda
sokak inşaatı yeniden başladı,
matkaplar gırla...
kendimi intihar edeceğim bir gün!

Can Yücel 

Can Yücel, vücut dengelerinin bozulduğu sağlıksız durumunu memleketin haline benzetiyor. Ben de bu benzetmeden yola çıkarak Türkiye’de futbolun halini; memleketin ve Can Yücel’in haline benzetiyorum.

Futbol kulüplerinin bazılarının başında adı mafya ile anılan kişiler var. Bu kişiler adlarındaki kiri, yöneticilik yaparken temizleyerek, kısa zamanda itibarlı iş adamı ligine transfer oluyorlar. Ondan sonra gelsin ihaleler, kaymaklı projeler. Bu kulüp yöneticileri, iktidar partisi ile aralarını düzeltirse önlerinde bütün kapılar açılıyor. Bugün, büyük kulüplerin içinde mafya, tarikatlar, cemaatler, çıkar odakları cirit atıyor. Her bir odak, futbolu kullanarak itibar, çıkar peşinde koşuyor.

Bu durumla ilgili daha çok şey söylenebilir.

Nasıl?

Kulüplerin hali, memleketin haline ne kadar benziyor değil mi?

Türkiye’de Milli Takımı Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli çalıştırır. Bu üçlü yapının içine bir başkası kolaylıkla giremez.

Acaba neden?

Şenol Güneş, Türkiye Futbol Federasyonu’ndan yıllık 3,2 milyon Euro (33 milyonTL) alıyor.

Alınan bu servet karşılığında atılan bir gol bile yok!

Fatih Terim’i soracak olursanız; o, 99. kuşak torunlarına yetecek kadar bir servet biriktirdi.

Süper Lig’de oynayan futbolcuların eline geçen para, orta düzeyde geliri olanların dudağında uçuk çıkarttıracak cinstedir.

Bu kadar çok paranın ortada döndüğü bir ortamda futbol ararsanız bir türlü bulamazsınız.

Kapıkule’yi geçince bizim kulüplerin oyuncularının diz bağları çözüldüğünden bir türlü gol atmayı beceremiyorlar.

Olan da futbol taraftarına oluyor.

Hayatında bir türlü başarıyı yakalayamamış gariban futbol tutkunları, beklediği başarının sevincini bir türlü yaşayamayıp dertlere gark oluyorlar.

En ufak bir başarının arkasından yüz binlerin hep birlikte attığı; “Avrupa, Avrupa duy sesimizi, bu gelen Türklerin ayak sesleri.” sloganları, insanımızın ulusça bir başarıya ne kadar özlem içinde olduğunu bizlere gösteriyor.

Yabancı Futbolcular

Türkiye’deki futbolun kanayan yaralarından biri de kulüplerde oynayan yabancı futbolcular sorunu…

Önce bir iki derken şu anda sayı iki basamaklılara kadar çıktı.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), 2021-2022 sezonunda Süper Lig kulüplerinin kadroda en fazla 14, sahada ise aynı anda en fazla 8 yabancı futbolcu bulundurabileceğini açıkladı.

Bir takımda sahada 11 futbolcu oynadığına göre kağıt üstünde 3 Türk futbolcu oynayabiliyor. Takımlar bu kurala karşı hülle yapma yolunu bulmuşlar. Aslen yabancı olan futbolcuları Türk vatandaşlığına geçirerek yerli oyuncu olarak oynatıyorlar.

Bizim yetenekli, genç futbolcular da bize ne zaman sıra gelecek diyerek bekleşip dursunlar.

Aslında futboldaki bu durum ülke ekonomimize ne kadar da benziyor değil mi?

Ülkemizdeki hemen hemen tüm fabrikalar, sigorta şirketleri, bankalar vb. yabancıların elinde.

İçtiğimiz sudan, yediğimiz dondurmaya varıncaya kadar yabancıların olunca oynattığımız futbolcular da yabancı oluyor.

Dönüşümlü olarak, Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli üçlüsünden bıkan yöneticiler, bir zamanlar Türkiye’de başarılı işler yapan Mircea Lucescu’yu getirdiler. Adamcağız baktı, takımlarda yabancılardan geçilmiyor. Milli Takımda oynatacak bir futbolcu bulamıyor. Bize kibarca: “…Ancak şimdi bana 3 tane oyuncu alabileceğim bir kulüp söyleyin! Bu çok zor.” dedi.

Yıllar boyunca oluşturduğu futbol kariyerini olanaksız bir çaba içinde tüketmektense çekip gitmeyi tercih etti.

Bugün futbol adına konuşanlar nedense bu konulara hiç değinmiyorlar.

Kişilerin kusurları üzerinde tartışarak ana sorunların tartışılmasını engelliyorlar.

Türkiye’nin siyasetinde ne varsa futbolda da var.

Futbolda ne varsa siyasette de o var.

Biri düzelmeden diğeri asla düzelmez.

Yazar hakkında

Kenan Zaferoğlu

Yorum bırak

  −  2  =  4

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.