Medya

Çatlak Zurnalar

Emperyalizm bazen de birleştirir.

Suriyeliler, Türkiye’ye ilk geldiklerinde daha önce hazırlanmış olan kamplara yerleştirildiler. O dönemde kafileler halinde sınırı geçenlerin sayısı kısa zamanda on binleri bulmuştu. Gelenlerle ilgili olarak devlet yetkilileri, “Yüz bin sayısı kırmızı çizgimizdir. Asla bu sayı aşılmayacak.” demişlerdi.

Aşılmak ne kelime, üstünü çiğnenerek Arapların milyonlarcası Türkiye’ye taşındı. Arapların boşalttıkları yerde ise planlandığı gibi PKK Devleti kuruldu.

Türkiye ve Suriye içindekilerle birlikte yaklaşık 12 – 15 milyon Arap’ın bakımı, beslenmesi, güvenliği üstümüze kaldı.

Devletin açık kapı politikasını duyan Pakistanlı, Afgan, Afrikalı kapağı Türkiye’ye attı.

Geldiler.

Geldiler.

Durmadan geldiler.

Şimdi sokaklar, caddeler dolusu oldular.

Basında, Bir iki yıl içinde milyonlarca Afgan’ın daha Türkiye’ye geleceği yazıyor.

Her gece televizyonlarda “Ne olacak bu mültecilerin durumu?” sorusuna yanıt aranıyor.

Konuşmacılar belli merkezlere bağlı oldukları için sorunu çarpıtarak ele alıyorlar.

Hiç kimse gerçeği tam olarak anlatmıyor.

Bir de üstüne üstlük, “Türkler geldikleri yere, Asya’ya gitsinler. Yerlerine Afganlar gelsinler.” diyen siyasetçilere de tanık oluyoruz

Devletin yüksek tepelerinde ve parti liderliklerinde Türklerin yer alamadığını bildiğimizden dolayı bu konuşmalar bizi hiç şaşırtmadı.

Sokaktaki insan da, politika içinde olanda “Afganlar” üzerine bir şeyler söylüyor.

Milletin ezici çoğunluğu Tüm mülteciler ülkelerine gitsinler!” demesine rağmen bu haklı isteği, hastalıklı, ırkçı, faşist” bulan çok bilmiş aydınlarımız(!) da var.

Sözünü ettiğim kişilerden biri de Sözcü gazetesi köşe yazarı Erdoğan Aktaş.

30 Temmuz 2021 tarihli köşesinde;

…göçmenler hakkında söylenenler, sorunun kendisinden de ürkütücü. Faşizan ve ırkçı söylemler yayılıyor. Göçmen sorununa iki tür ve çok sorunlu bakış açısı ağırlık kazanıyor. Birinci grup, ‘Yeter artık kardeşim ülkelerine gitsinler’ diyerek Türkiye’deki sosyal ve ekonomik sorunların temeline göçmenleri koyuyor… Birinci yaklaşım, ırkçılık içeriyor ve şiddeti besliyor… Bu durum gittikçe ırkçı ve faşist bir taban oluşturmaya başladı. Üstelik bu ırkça ve faşizan söylemlerden siyaseten beslenenler de artıyor…Çok geç olmadan herkesin bir kez daha düşünmesi gerekir. Çünkü ırkçılık ve faşizan söylemler düzensiz göçmen sorunundan bile çok daha büyük ve önemli bir sorundur. Ve bu sorun önlenmezse ülkece altından kalkamayız.

Kaynak: sözcu.com

Yurdumuza akın akın gelenlerin ülkemizde yaratacağı sosyal ekonomik siyasi, kültürel yıkımı dile getirmesi gerekirken tam tersine doğruları söyleyenleri “faşistlikle, ırkçılıkla” suçluyor.

Bu saçma saçan sözleri Atatürkçü bir gazetede yazıp çiziyor.

Kimdir bu Erdoğan Aktaş?

Öğrendiğimize göre bu çok bilmiş vatandaş, bir zamanlar Hürriyet, Sabah ve Milliyet’te polis muhabiri olarak çalışmış. Sonradan Star TV, Show TV, ve NTV’de muhabirlik görevine devam etmiş. Televizyon dünyasında yeteneklerini gösterme fırsatı yakalayınca NTV’de “Yakın Plan” adlı bir program hazırlayıp sunmuş. Yakın Plan’da, dünya ve ülke sorunlarına global yaklaşımları sayesinde daha önce çalıştığı Star TV’ye Genel Yayın Yönetmeni olarak dönmüş. Aynı zamanda Posta gazetesinde köşe yazıları yazmış. Oradan da Haber Turk TV Genel Yayın Yönetmenliğine atlamış. Bir yıl sonra da kendisine yapılan ATV Haber Genel Yayın Yönetmenliği teklifine hayır diyememiş.

Yeni Osmanlıcı AKP medyasına kapağı atınca ve rüşdünü ispatlayınca Turkuvaz Holding patronları ona A Haber Kanalı’nı kurma görevini vermişler.

Erdoğan Bey, Reis Erdoğan’a çalıştığı kanalda hizmet ederken diğer yandan da, “Memleket Meselesi” ve “90’a” programlarını hazırlayıp sunmuş.

A Haber, rayına oturunca oradan da hemen CNN Turk’e Genel Müdür olarak zıplamış. İki yıl sonra da Haber Global Genel Yayın Yönetmeni olarak taze görevine başlamış.

Mübarek zat- ı muhterem olmasa yandaş medya külliyen batacak. Televizyon kanallarında köşe kapmaca oynuyor. Çalışmadığı kanal kalmamış. Profesyonel Genel Yayın Yönetmenimiz yeniden Haber Turk’a dönerek “Gece Raporu” adlı bir programı sunmuş.

Sonra nasıl olmuşsa olmuş AKP’nin yandaş kanallarında edindiği engin bilgi ve deneyimlerini Atatürkçü çevrelere de taşımak için Sözcü TV’ye Genel Yayın Yönetmeni olmuş.

Küreselci Erdoğan Aktaş’ın ve Sözcü patronlarının projelerine RTÜK, lisans vermeyerek engel olmuş. Sözcü TV kurma hayali suya düşünce sayın yazarımızı patronlar, Sözcü gazetesinde köşe yazısı yazmakla görevlendirmişler.

Erdoğan Aktaş, şimdilik bu görevi sürdürüyor. Yarın nerede olacağını ancak adaşı Erdoğan bilir. Yazarımız, Atatürkçü(!) Sözcü gazetesinde global fikirlerini çevresine yayarken sağda solda ulusalcılık yapanlara, Batı projelerine karşı çıkanlara da bol bol siyasi küfürler ediyor.

Yıllarca yandaş medyada yöneticilik yapmış birisinden de farklı bir tavır beklenemez zaten.

Bu arada Sözcü gazetesi patronlarına söylememiz gereken bir çift sözümüz olacak.

Erdoğan Aktaş’ın .okunda hangi renk boncuk buldunuz da ona gazetenizde yer verdiniz?

Erdoğan’ın hangi özelliği sizi baştan çıkardı?

Erdoğan’ın başkanlığına karşı mücadele ederken onunla aynı görüşleri savunan bir başka Erdoğan’la mı mücadele etmeyi düşünüyorsunuz?

Atatürkçü bir gazetede mülteci sorunu aşağı yukarı böyle ele alınırken diğer yanda sosyalistler konuya nasıl bakıyorlar?

Hakkını yemeyelim, Türkiye’de göç, mülteci, sığınmacı konularında ciddi(!) araştırmalar yapıp fikrini açıkça ortaya koyan bir parti başkanımız var.

Ercüment Akdeniz, EMEP Genel Başkanı…

27 Temmuz 2021 tarihli Evrensel gazetesinde, “Göç politikamız ne olmalı, nasıl uygulayacağız?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Biz de yazıyı okuyarak sosyalistlerin bu konuda neler düşündüğünü öğrenme fırsatını yakaladık.

Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’nın uyguladıkları mülteci politikalarını “burjuva, faşist” olarak gören yazarımız; kitlelere sosyalist, üçüncü bir yol öneriyor. AKP’nin AB ile imzaladığı “Geri Kabul Anlaşması” sonucunda Türkiye’nin bir göçmen deposu haline geldiğini belirterek iktidara geldiklerinde bu anlaşmayı iptal edeceklerini ve ülkemize gelenlere hukuki olarak mültecilik haklarını vereceklerini söylüyor. “Bu insanlar üçüncü bir ülkeye iltica talebinde bulunabilecekler.” diyor. Aynı zamanda Türkiye’nin uyguladığı coğrafi çekinceyi kaldıracaklarmış.

Yurdumuzda bulunan misafirlerin misafirlikleri çok uzadığından hepsini kademeli olarak vatandaşlığa geçireceklermiş. Türkiye’deki mültecilerin durumlarıyla ilgilenmeyen BM’i eleştiren yazarımız, iktidara geldiklerinde BM ile birlikte bizdeki mültecileri dünya devletlerine paylaştıracaklarmış.

İnsan yazıyı okuyup bitirdiğinde gülmemek için kendini zor tutuyor. Bu kadar dünya gerçeğinden kopukluk, emperyalizm, BM gibi kurumların işlevlerinden habersiz olmak, bir sosyalist parti(!) Genel Başkanına hiç yakışmıyor. ABD, AB gibi emperyalist merkezler Türkiye’nin mülteci deposu olma kararını çoktan verdiler ve BM de bu işin pratiğini yerine getiriyor. Son günlerdeki ABD ve AB yetkilileri bunu açıkça söylüyorlar. Belçika İltica ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanı Sami Mehdi, AB – Türkiye mülteci anlaşmasının Afganları da kapsayacak biçimde genişletilmesinden yana olduklarını açıkladı. Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurs, “Afgan mülteciler için Türkiye en doğru yer.” ifadesini kullandı. ABD Basın Sözcüsü Türkiye’yi işaret ederek “Açık Kapı” politikasının devam etmesi gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mülteciler bize sığınmış, el aman diliyorlar. Biz el aman dileyenlere ‘Haydi geldiğiniz yere dönün’ diyemeyiz.” diyor. Gelenlerin geri dönmeyeceklerini ve daha milyonlarca mültecinin Türkiye’ye geleceğini söylüyorlar. Afganistan’daki Amerikan işbirlikçisi askerler şimdi Türkiye’ye taşınıyorlar. Bu milis güçlerine hangi görevlerin verileceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Türkiye, küresel güçlerin planladığı bir operasyonla istila ediliyor.

Türkiye’nin tapusu Türk ulusunun elinden alınıyor.

Türkiye; siyasi, ekonomik, kültürel olarak çökertilerek büyük bir kaosa doğru itiliyor.

Medyamızdan iki yazar…

Birincisi Erdoğan Aktaş…

Merkez medyada yetişmiş, bileğinin hakkıyla zirveye doğru tırmanmış, Atatürkçü bir gazetede yazarlık yapan küreselci biri…

Diğeri ise kendini sosyalist olarak tanımlayan ve Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz…

Her ikisi de emperyalizmin projesini hararetle savunup karşı çıkanlara da “ırkçı, faşist” diyerek saldırıyorlar. Halkın bilincini karartıp, elini kolunu bağlamak istiyorlar. Erdoğan Aktaş yazısında, “… Irkçılık ve faşizan söylemler düzensiz göçmen sorunundan bile çok daha büyük ve önemli bir sorundur. Ve bu sorun önlenmezse ülkece altından kalkamayız…” diyor.

İnsanlarımızın durumdan şikayet etmesini bile emperyalizm adına yasaklıyor ve bunu istiladan da tehlikeli buluyor.

Diğeri ise “Türkiyeli emekçilerle, mültecileri aynı örgütlerde birleştirerek” emek, demokrasi, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm mücadelesi vereceğini öne sürüyor.

Aynı iş yerinde çalışan işçileri; “Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Alevi” söylemleriyle bölüp iki işçiyi bile yan yana getiremeyenlerin “NATO’ya, emperyalizme karşı savaşma” lafları etmeleri çok komik oluyor. Sosyalist mücadelenin vazgeçilmez araçları olan partiler, emperyalist projelerin görevlileri olarak dönüşüme uğramaları ve onların avukatlığına soyunmaları acı ama bir gerçektir.

Erdoğan Aktaş ve Ercüment Akdeniz’in farklı iki kulvarda yer almaları sizleri hiç yanıltmasın! Dikkat ederseniz ve kulak kabartırsanız her ikisinin de çaldıkları çatlak zurnaların aynı sesleri çıkardığını duyacak ve çok şaşıracaksınız.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

  ×  4  =  36

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.