DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 8 Mart dolayısıyla Meclis’te kadın grup toplantısı düzenledi.

Konuşmasında ülkenin gündeminde olan çeşitli konulara değinerek 8 Mart’ta sosyalistlerle, feministlerle birlikte bütün Türkiye’yi mora boyayacaklarını söyledi. Kendilerine açılım konusunda her türlü desteği sunan, yanlarında olan kişi ve kuruluşlara can-ı gönülden teşekkür etti.
Tülay Hatimoğulları’nın teşekkür ettiği kişi ve kuruluşlar işte şunlardır:
- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
- Almanya Başbakanı
- ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü
- Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü
- İngiltere Devleti
- Almanya Devleti
- İran Devleti
- Irak Devleti
- Suudi Arabistan Krallığı
- Avrupa Birliği Dış Politika Sözcülüğü
- Avrupa Birliği sol partilerin çatı örgütü Avrupa Sol Partisi
- Avrupa Birliği Sosyal Demokratların çatı örgütü Avrupa Sosyalist Partileri
- Mesut Barzani
- Neçirvan Barzani
- Kubat Talabani
- Mesrur Barzani
- Bafil Talabani
- Selahattin Bahadin
- Ali Bapir
- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
- CHP Genel Başkanı Özgür Özel
- DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan
- Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu
- Kürt ittifakı bileşenleri olarak sol, sosyalist partiler, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri
Tülay Hatimoğulları, “Bu tarihi bir destektir.” diyor.
Evet, ben de katılıyorum bu tespite…
Gerçekten tarihi bir önemi var.
Karşı devrim, el ele tutuşarak halaya durmuşlar.
Sevinçten zılgıt çekip duruyorlar.
Liste içinde sayılmadığı için AKP’yi ve Recep Tayyip Erdoğan’ın adını yazmadım.
Hatimoğulları konuşmasında, Erdoğan’ın süreci sahiplendiğinin altını çizerek ondan daha kararlı ve cesur adımlar atmasını beklediğini söylüyor.
Hatimoğulları, “Sayın Öcalan, çağrıyla demokratik cumhuriyetin inşası için çok güçlü bir başlangıç yaptı. Bu başlangıcı büyütüp geliştirmek demokrasi ile taçlandırmak bizlerin elindedir.” diyor.
Demek ki, Barzaniler, Talabaniler, Suudi Arabistan Kralı, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Bahçeli gibilerle birlikte demokratik bir cumhuriyet kuracaklarmış.
Hadi hayırlısı…
Onlarla demokratik cumhuriyet kurmak bir yana, turşu bile kuramazsınız.
Öcalan yaptığı çağrıda; aydınlanma hareketine, laik, demokratik Cumhuriyet’e bir güzel küfür ettikten sonra lafı sosyalizme getirerek onun hakkında demediğini bırakmadı ve sosyalizm döneminin artık sona erdiğini ilan etti.
Sol sosyalist partiler ve örgütler ‘Ne yapacaklar, ne diyecekler?’ diye bakıyorum.
Çıt yok!
Edilen bunca hakaret ve küfür sindirilmiş.
Sanki hiçbir sorun yok!
Sol partilerin hâlini, mazoşist aşıklara benzetiyorum ben.
Dövülünce ve aşağılanınca aşığının bacaklarına sarılarak adeta “Hadi aslanım vur, daha çok vur! Vur ki yoluna kurban olam!” diye isterik çığlıklar atan hastalıklı aşığın durumuna çok benziyor.
Tülay Hatimoğulları solun kovsan da gitmez bu hâllerini görerek, sol – sosyalist partilerin adlarını anmaya bile tenezzül etmemiş.
KESK’i, DİSK’i ise “Demokratik Kitle Örgütü” diyerek geçiştirmiş.
Yine listeye baktığımda Kemalizmin, 15 yıl gibi kısaca süren iktidar dönemi boyunca bu kadar çok düşman edindiğine şaşıp kalıyorum.
Amerika’dan Avrupa’ya, Anadolu’dan Orta Doğu’ya kadar; dinci, Kürtçü, liboş, emperyalizmin çeşitli partileri, devletlerin tümü, birlik olup Öcalan gibi cahil ve zorba birinin ardında halaya durmuşlar.
Listede Özgür Özel ve İmamoğlu’nun adlarını görünce AKP ile ‘it dalaşı’ yapan CHP’yi, Atatürk’ün partisi sanan CHP kitlesinin bu büyük aldanışına üzülüyorum.
Kitlelerin bazı doğruları öğrenmesi vakit aldığı gibi biraz da pahalıya patlıyor.
Türk ulusunun; İran’daki mollalardan, siyonizmin düşünsel tecavüzüne uğramış Irak’taki, Suriye’deki feodallerden, ağalardan demokrasiyi ve Cumhuriyeti öğrenmeye ihtiyacı olmadığı gibi
çoğu kez söyledik yine bir kez daha söyleyelim; demokrasi, özgürlük, eşitlik şekerine batırılmış zehirli horoz şekerini, – çok isteseniz de – asla yalama gibi bir niyetimiz yok.