Genel

Bir Arap Kaç Türk’e Bedeldir?

Arap severleri tanıyalım.

Son yıllarda yıldızı pırıl pırıl parlayan bir işadamımız var. Gençliğinde bir çoğu gibi solcuydu, hatta Maocuydu. Yarı feodal- yarı kapitalist düzene karşı amansız bir mücadele(!) veriyordu. Türkiye’de 80 öncesi dönemde yaşamak hiç de kolay bir şey değildi. Hayat çok zordu. İnsanlar birbirlerini pırasa doğrar gibi doğruyorlardı. Günlerden bir Eylül günü, terörle ortamın iyice olgunlaştığına karar veren Kenan Paşa taifesi, pat diye darbe yapınca işler değişti. Yeni bir döneme memleketçe hep birlikte girilmişti. Yeni dönem, yeni sorumluluk ve yeni kararlar demekti. Maoculuğu Doğu Perinçek’e emanet eden işadamımız, yarı feodal-yarı kapitalist düzende tam kapitalist olma gibi bir tarihi karar verdi. Kapitalizmin işleyen kurallarını azçok bildiğinden midir, yoksa doğru yerde doğru kararlar aldığından mıdır bilinmez, az zamanda ününe ün, şanına şan, parasına para katarak üst seviyelere doğru tırmandı.

Siyasetle içli dışlı olanlar bu değerli şahsiyeti ip uçlarından yakalayarak tahmin edip, bildiler. Bulamayanlar ise sabırla kim olduğunu yazmamı bekliyorlar. Okuyucunun sabrını daha fazla zorlamadan hemen adını söyleyeyim; işadamımızın adı, Ethem Sancak’dır. AKP ülkede iktidar olunca Allah, “ Yürü ya kulum” dedi. Aciz kulu Sancak’da yürüdü,yürüdü…Memlekette güçlü dönüşümler yapmış olan biricik liderini çok sevdi ve onun hakkında beş yıl önce şöyle diyordu:

…Erdoğan’ın eteklerine tutunup oradan bir şey beklemek niyetim yoktu. Siirt seçimleri vesilesiyle Siirt’ten başbakan çıksın diye, dürüstlüğünü, yiğitliğini gördüm, gördükçe de aşık oldum. Doğrusu solculuk dönemimde Mevlana ile Şems’in arasındaki aşka anlam veremiyordum. Tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor.

Liderini, “İlahi aşkla” seven Ethem Bey’in aşkının altında yatan nedenin, sahibi olduğu BMC Şirketinin borçlarının devlet tarafından silindiği gibi bir iddia ortaya atılmıştı. Materyalist, maddeci bir gözle dünyaya bakıp, değerlendirmede bulunanların böylesine yüce, değerli duyguları anlamasına imkan yoktu. Onlar, yine her zaman yaptıkları gibi boş boş konuşuyorlardı. Akit Gazetesi’ne verdiği röportajda Sancak şöyle diyordu:

…Biz milletten çok ümmetin şirketiyiz. Mesela Ömer Muhtar Libyalı olmasına rağmen İslam ümmetinin bayraktarı idi. Selahaddin ise Şarkın sevgili sultanı olarak anılır. Horasanlı Ebu Müslim Türkmen idi. Biz kavmiyet bakışı ile bakmıyoruz olaylara…Ümmet gözüyle bakıyoruz. Benim için İslam’a sarılmış, dik duran bir Arap, ruhunu Batıya satmış olan 50 Türk’e bedeldir. Düşünün ki, ‘Ben Türk’üm’ diyen birisi kalkıp ajanlık yapıyor, ülkesini satıyor. Şimdi bir misal verelim. İstanbul’da öldürülen Kaşıkçı mı muhterem adamdı yoksa Can Dündar mı? Birisi istibdada karşı başını verdi, diğeri ise aşağılık bir şekilde Almanlara sığındı.

Ethem Sancak Beyefendi hazretlerinin bu on bir cümle ile ifade ettiği şey, Türkiye’nin geldiği yerdir. Şu “solcuların” dönmesi de çok felaket bir şey oluyor, döndüler mi tam dönüyorlar. Mevlana’nın semazenleri dönek “solcuların” yanında iskele babası gibi kalır.Şimdi döneklerin mizaçlarını bir yana koyup, ne dendiğine bakalım. ( Arkadaşım Kenan Zaferoğlu, Sancak Bey’i o çok sevdiği Arap kıyafetiyle çizdi.)

Son yıllarda dinci çevrelerin ağzından “milletimiz” sözcüğü düşmüyor. Onların millet diye anlattığı şey, “Türk Milleti” değildir. Onlar, “millet” derken “Ümmet”i tarif ediyorlar. Ümmet de, İslam Ümmeti…İslam ümmeti denilen, dünyada yaşayan tüm Müslümanları aynı amaçlar etrafında birleştirme niyetleri geçmişte olduğu gibi bugünde var. Değil İslam ülkelerini bir araya getirmek, tek bir ülkedeki müslümanları bile bir araya getirmek imkansızdır. Çünkü, birbirlerini İslam dışı, “kâfir” olarak niteleyen tarikat ve mezhepler asla bir iş için bir araya gelemezler. Kaldı ki tüm dünyadaki Müslümanlar bir araya gelsinler…Denilsin diye bir araya gelinip ortaklaşa alınan kararların hiçbiri bugüne dek uygulanmadı, uygulanamadı. Gerçekleşmesi olanaksız hayal ürünü olan, bu sahte hedefleri toplumun önüne koyanlar kimlerdir? Birazcık tarih bilgisi olanların bileceği gibi bu işin suçlusu sömürgeciler ve emperyalizimdir. Geçen yüzyıldaki, Osmanlı ve Ortadoğu’nun tarihini bilenler bu hayallerin kanlı sonuçlarını gayet iyi bilirler. Atılan nutukla gerçek değişmiyor. Çok uzaklara bakmaya gerek yok! Örneği çok yakınımızda…14 Aralık 2015 tarihinde, Suudi Arabistan’ın öncülüğünde, Türkiye’nin de içinde yer aldığı 34 İslam ülkesi, İslam Ordusu kurduklarını tüm dünyaya ilan ettiler. Suudi Arabistan’da 300 bin askerin katılımıyla bir tatbikat gerçekleştirdiler. Dönemin Başbakanı Davutoğlu ile Genel Kurmay Başkanı da Cidde’ye gitmişlerdi. Aradan 4-5 yıl geçti, ne Davutoğlu kaldı, ne Suudi Kralı Selman, Ne Suudi dostluğu kaldı, ne de İslam Ordusu…Hepsi yok oldu gitti… Varlığı, ABD Emperyalizminin icazetine bağlı zorba yönetimler, efendilerine sormadan hiçbir iş yapmazlar. Kurulan “İslam Ordusu” güya terörizme karşı mücadele edecekti. Irak ve Suriye’de atılacak adımları tarif eden Suudi Arabistan Savunma Bakanı Muhammed bin Selman “…Operasyonları, bu iki ülkedeki meşru yönetim ve uluslararası toplumla koordine olmadan yapamayız.” diyor. Dediklerinin Türkçe meali; “ Biz ABD, israil, Avrupa Birliği’nin dediklerinin dışına asla çıkamayız, bu iş böyle biline”dir. İslam Birliği, Halifelik gibi boş hayaller, Ulus devletleri yıkmak isteyen emperyalist, siyonist devletlerin politikalarıdır. Kapitalizmin, emperyalizmin kulvarında kalarak, Halifelik, İslam Birliği hayalleri kuranlar ancak İsrail’e, ABD’ye hizmet ederler. Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim. ABD gibi, Rusya’nın da açıkladığı Hilafet Projeleri var. Konuyu dağıtmamak için bu konuya değinmiyorum. Kısaca söyleyecek olursam; Rusya, Çin diğer emperyalist ülkeler gibi, uyguladıkları ve öne sürdükleri tüm projelerin özü, dünya halklarını kendi çıkarları doğrultusunda köleleştirip, sömürmektir.

Ümmetçi işadamı, Can Dündar’dan hareketle aklınca “Türk’üm” diyen herkesi mahkum ediyor. Can Dündar’ın, Türklük gibi bir iddiasının olduğunu hiç sanmıyorum. 32. Gün’den hocası Mehmet Ali Birand’ın da iddiası yoktu. “İslam’a sarılmş bir Arap’ın, “Türk” olan 50 tane Can Dündar’a bedel olduğunu söylüyor. O zaman soralım: Suriye operasyonlarında ölen bir Türk askeri, vatanını savunmadan kaçıp, Bodrum plajlarında göt büyüten kaç tane Arap’a bedeldir? Türkiye’den kalkıp taa Katar’a gidip Katar’ın güvenliğini sağlayan bir Türk askeri, Kıbrıs açıklarında Rumlarla, İsrail’le ortak olup Türkiye’ye karşı şer cephesinde yer alan kaç Katar’lı Arap’a bedeldir? Soruları daha da uzatabilirim. Anlayışı göstermek açısından bu kadar soru yeterlidir sanırım.

Katar’a, 25 Kasım 2019’da giden Erdoğan, Katar’daki Türk Askeri Birliği’ni ziyaret etmişti. Konuşmasında, “Komutanlığımızın daimi olarak konuşlanacağı Tarık Bin Ziyad Kışlası tamamlandı. Kışlamızın adı da Savunma Bakanlığımızdan öğrendim. Halid Bin Veld adıyla anılacak, hayırlı olsun.” dedi. Yukarıda anlatıldığı gibi, Ümmetçi tavır ve faaliyet tüm hızıyla sürüyor. Türk askeri birliğin adına, bir Arap adı veriliyor. Eh! Ne de olsa Arap milleti, “Necip” millet… Bu yüce milletin milyonlarcasını Türkiye’ye getirdik. Arap kardeşlerimiz için şimdilik 40 milyar dolar para harcasak da anamızın ak sütü gibi helal olsun.(!) Gelenler de bize harcadığımız paraların karşılığı olmak üzere bize, bilemediğimiz medeniyeti, insanlığı, asaleti öğretecekler. İslam fıkıh kitaplarında adı hayırla anılmayan Tarık Bin Ziyad’’ı bize kahraman olarak sunuyorlar. Emperyalizmin ve siyonizmin bir projesi olarak, Türkiye coğrafyasının Türksüzleştirilmesinin yanında, olan Türkler de Araplaştırılmak isteniyor. Bize dayatılan yeni kimliğe “Dur!” diyelim.

Yazar hakkında

Işın Çakırca

Yorum bırak

89  +    =  97

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.