Sizden Gelenler

Lümpenleri Gemlemek…

Höst Ayı!

Ah, Gençler! Siz bilmezsiniz, bilemezsiniz! Nereden bileceksiniz? Bütün gün karı – kız peşinde koşmaktan, sağa sola mesaj atmaktan kitap mitap okumaya, bir şeyler öğrenmeye zamanınız kalmıyor. İşte bu yüzden bilemezsiniz diyorum.  Bizler; eskiden, çok acı çektik çok! Periyodik cetvele bağlanmış gibi her on senede bir darbe olurdu.  Darbe,  zamanında olmadığında, biraz geciktiğinde,  radyolarda Hasan Abi’nin Davudi sesini duyamadığımızda tedirgin olup yağmur duasına çıkar gibi medyada, darbe duasına çıkardık.

Lafı nereye getireceğim? Darbe olduğunda, gecenin üçünde dördünde asker sokakları tutardı. Kapıdan başımızı uzattığımızda askerin: “Yassaah Hemşeriim!” sözünü duyduğumuzda altımıza sı… pardon, saklanacak delik arardık. Milli Güvenlik Konseyi, Sıkıyönetim Paşaları ne zaman izin verirlerse o zaman dışarı çıkardık. Kendi kafasına göre takılan, kural mural takmayan başına buyruk milletimiz, darbe olduğunda emirlere, Sıkıyönetim Bildirilerine harfiyen uyar, darbeci paşalarımızı hiç üzmezdi.

Gel zaman, git zaman; Dıngıl Cıngıl FETÖ’cüler, her şeyde olduğu gibi cenap milletimizin darbe ezberini de bozdular. Gecenin bi yarısını, pirelerin cirit attığı zamanı bırakıp, milletin eve gidiş saatinde darbe yapmaya kalkıştılar. Arabalarıyla eve giderken, Boğaziçi Köprüsü’nde canlı canlı darbe seyretti milletimiz. Kendi hesabıma FETÖ’cülerin yaptığı bu darbeden bi  bok anlamadım. Anlayan varsa beri gelsin, bana da bi zahmet anlatsın. Şimdiye kadar yazılana, çizilene bakılırsa ortada mantıklı bir açıklama da yok. Bu FETÖ Darbesi, tarihe dünyanın en şapşal, en gerzek darbesi olarak geçecek.

FETÖ Darbesi’nden yıllar sonra aynı şapşallığı bu kez, televizyonlarda izledik. Demokrasi kurallarını hiçe sayarak çiğneyen FETÖ’cüler gibi, sokağa çıkma yasağını çiğneyen ayıları her akşam televizyonda izliyoruz. Ayılar, marketlere hücum ettiler. Sigara, çerez, ekmek, tuvalet kağıdı, sabun vb. kapmak için birbirlerini ezdiler. Sosyal mesafe ne oldu? Tabi ki güme gitti. Bu arada coronavirüs bayram etti. Devletimizi aynı zamanda krizi çok iyi yöneten yetkililerin aldıkları tüm kararlar, tedbirler hepsi çöpe gitti.

Solcu olduğum zamandan bilirim, şu lümpen  proleterya var ya toplumun en alt tabakası işte onlar; ne laftan anlarlar ne de yasaklardan. Bir zamanlar Marx bile bunlardan çok çekmişti. Mülkiyetten, akıldan nasibini alamamış bu cahiller sürüsü market yağmalarken virüsü de birbirlerine bulaştırdılar. Hızlarını alamayanlar meydan kavgası bile yaptılar. Virüsleri ceplerine, poşetlere dolduranlar soluğu evde aldılar. Evde oturan masum insanların akıbeti on beş gün sonra belli olacak.  Güneşi gören, evde canı sıkılan teyze, kendini sokağa atıyor. Arabasına kurulup şehir turu atan maganda , polise yakalanınca “haberim yoktu” yalanına sarılıyor.

Ey, laftan anlamaz, yasak dinlemez  lümpen proleterya!

Hastalık kapını çaldığında, imamın kayığına bindiğinde anlarsın o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu. O zaman da iş işten geçmiş olacak senin için.

Biz, lümpenleri  bir kenara koyup toplumun diğer kesimlerine de bakacak olursak; küçük burjuvazinin genel olarak kurallara uyduğunu görüyoruz. Gazetemizin yazarı,  Mehmet Abi’mizin de belirtiği gibi, hafta sonu havaların sıcak olacağının bilgisini alan yetkililerimiz, sokağa çıkma yasağı ilan ettiler.  Peki, Sokağa Çıkma Yasağı konulmasaydı ne olurdu?

Hemen lafı uzatmadan hemen söyleyeyim; mangalını, semaverini kapan yüz binler soluğu parklarda, deniz kıyısında alırdı. Çiğ köfte, mangal, futbol,  çimenler üstünde güreş, yandakilere ikramlar… Ondan sonrası ne olacağı malum,  anlatmaya bile gerek yok! Olabilecekleri düşündüğümde tüylerim diken diken oluyor, ürperiyorum. Şu,  lümpen proleteryanın genel seçimlerde gösterdikleri feraseti salgında gösterememeleri çok garibime gidiyor doğrusu.

Yüksek Sosyeteye gelince onlar her zaman olduğu gibi çok olgun davranıyorlar. Yirmi odalı evlerinde canları sıkılınca saklambaç oynayıp, bahçelerinde barbekü yapıp nefislerini köreltiyorlar. Gezmeye tozmaya alışkın sosyetemiz villalarında kapalı kalınca; Quarantine Pillow Challenge akımına ayak uydurup, yastıklı pozlar veriyorlar.  Sosyetemizden Eda Taşpınar, Şeyma Subaşı, Dila Tarkan, Enis Arıkan gibi ünlülerimiz ne güzel pozlar verdiler bir görseniz.

Ünlülerimiz bu güzel pozları verince polemik de kaçınılmaz oluyor. Hükümetimiz. Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında çok olumlu laflar eden Demet Akalın Hanımefendi, yastıklı poz verenlere: “Bugün kandil. Oturun, dua edin. Bıktık göt bacak görmekten!” diyerek tarihi bir söz ederek onlara bir güzel ayar verdi.  Bizim sosyetemiz,  büyük burjuvazimiz her zaman sorumlu hareket eder. İçlerinden bazen defolular çıksa da geneli çok iyidir.

Yazıyı bir taraftan yazarken aklım şu ayılara takılı kaldı. Ayıların, Mehmet Abi’nin dediği gibi zeka özürlülerin davranışları yüzünden Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu görevinden istifa etmek zorunda kaldı. İstifa haberi duyulur duyulmaz milletimiz sokaklara dökülüp, “Bakanımızı isteriz” diye gösteriler yaptılar. Demet Akalın, İzzet Yıldızhan gibi büyük sanatçılarımız sosyal medyada kampanya düzenlediler. Neyse ki Sayın Cumhurbaşkanımız duruma el koyup istifasını geri çevirdi de memleket bu sıkıntılı günlerde bakansız kalmadı.

Sonuç olarak kendi hesabıma söyleyecek olursam kurallara her zaman uyarım. Devletim, “ Sokağa Çıkma!” derse çıkmam. Canım sıkılsa da bağrıma taş basar evde kös kös otururum. Hazirandan sonra ne olacağına dair hiçbir tahminim de yok! İnşallah bu coronavirüs belasından tez zamanda kurtulup 2023 hedeflerine emin adımlarla yürürüz.

FELAH GAZETESİ YAZARI

Dingil Yargıç

Yazar hakkında

Yağmur Bayraktar

Yorum bırak

  ×  1  =  10

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.