Soner Yalçın, 1 Nisan 2021 tarihinde Sözcü gazetesindeki köşesinde “Milli Gazete” adlı bir yazı kaleme aldı. Yazı, günün anlamına ve önemine uygun olarak yazılmış, 1Nisan şakası gibi. Bilindiği gibi Milli Gazete, Necmettin Erbakan’la özdeşleşmş bir gazete olup Milli Görüş hareketinin yıllarca sözcülüğünü yaptı. Bu görüş içinde çeşitli siyasi ayrışmalar, bölünmeler yaşanmış olsa da gazete önemini hiç yitirmedi.
Soner Yalçın’a durduk yerde Milli Gazete üstüne yazı yazmasına neden olan şey; gazetenin bir gün önceki sayısında Doğu Türkistan sorununa yer vermesiydi:
Gazete; Türkiye, Pakistan, İran gibi Müslüman ülkelerin Çin’le girdikleri ekonomik ilişkiler yüzünden Doğu Türkistan’daki zulme sessiz kalmalarını eleştiriyordu.
Soner Yalçın üşenmemiş saymış Milli Gazete’nin konuyla ilgili olarak son üç ay içinde tam 37 haber yaptığını saptamış.
“Neredeyse üç günde bir haber yapmışlar.” diyor.
Buradan hareketle Milli Görüşçülere bir gazetecilik dersi vererek, “… Doğu Türkistan’da soykırım varsa hep birlikte mücadele edelim. Ama, öncelikle haber kaynaklarınızı gözden geçirmeniz gerekmiyor mu?..” sorusunu soruyor.
Sorduğu soruda “haber kaynaklarınızı” sözcüklerini siyah ve belirgin olarak yazarak dikkati bu noktaya çekiyor.
Sizin de dikkatinizi çekmiştir sanırım.
Son zamanlarda Türkiye’de hiç olmadığı kadar Doğu Türkistan sorunu basında, medyada kendine bir yer buluyor.
Hatta azılı Türk düşmanı çevreler bile bu konuyu gündeme getirip Çin’i sert biçimde eleştiriyorlar.
AKP ve MHP’nin dışında kalan partilerin çoğu bu konuda son dönemlerde Türk dostu (!) oldular.
Ülke içinde Türk, Türk Milleti kavramlarını ağzına almayıp kendisinin İbrahim milletinden olduğunu söyleyen Ahmet Davutoğlu bile iş Doğu Türkistan olunca Türkçü kesildi.
CHP Genel Merkezi, “Millet” adında dijital bir yayın organı çıkarıyor. Bu yayın organında Türk ve Türk Milleti kavramlarını büyüteçle arasanız da bulamazsınız. CHP açıklamalarında da duyamazsınız.
Ama, konu Doğu Türkistan’a gelince bizim CHP’lilerin aklına “Türk, Türk Milleti” kavramları geliyor ve birden Türkçü(!) kesiliyorlar.
Bu konuyu ağızlarına aldıkları için “ırkçı, faşist” olarak suçlanmayı bile göze aldılar.
HDP’nin ise “Türk” konusundaki düşünceleri zaten çok net olarak biliniyor.
Bu vatandaşlar bir zamanlar Türkiye’de olan tüm etnik grupları, oluşumları bir araya getirip bir toplantı yapmışlardı. Toplantıya 36 etnik grubun temsilcileri katılmıştı. Katılımcı listesinde bir tek “Türkler” yoktu. Her nasılsa olmuş Türkleri çağırmayı unutmuşlardı.(!)
Şimdi HDP bile bazen Doğu Türkistan sorununu diline dolayıp, Uygurlara yapılan baskıya karşı çıkıyor.
CHP, İP, HDP, Saadet Partisi, BBP ve tüm tarikat, cemaatleri dama taşı gibi yanyana dizen güç emperyalizmdir. Daha doğru olarak söyleyecek olursak, Çin’i abluka altına almaya çalışan ABD ve onun müttefikleridir.
Peki bu emperyalizmin bu sorunu dile getirmesi, Doğu Türkistan’da yaşayan Türklerin zulüm gördüğü gerçeğini değiştirir mi?
Değiştirmez.
İşte bu noktada sayın Soner Yalçın’ın aklı karışıyor.
Bu yüzden olsa gerek(!) yanlış yollara sapıyor.
Yazarımız, son 5 – 10 yıl içinde dünya gündemine gelen bu sorunu sosyalistlerin kendi aralarında hep tartıştıklarını belirterek Sovyetler Birliği ile Çin’in Doğu Türkistan ile ilgili birbirleriyle nasıl kavga içinde olduklarını kısaca şöyle belirtiyor:
…Bilirsiniz sol dünyada “Çinci”- “Sovyetçi” kanatlar verdı. Her iki ülke birbirlerine düşmandı. Sovyetler, bölgedeki Uygurları (ve Kazakları) Çin’e karşı kışkırttı. Örneğin… Taşkent’ten Doğu Türkistan’a radyo yayınları yaptı, Uygurları bağımsız bir devlet için teşvik etti. 1962’de olaylar çıktı “Kurtuluş Ordusu” mensubu 60 bin Uygur (ve Kazak) Sovyetler Birliği’ne kaçtı…
Keza:
Sovyetler Birliği, Afganistan’a 1979’da girince bu kez Çin, “Müslüman Afganlara zulüm yapılıyor” diye Uygurları Sovyetlere karşı ayaklandırmaya çalıştı.
Soner Yalçın, geçmişte Rusya ve Çin’in Doğu Türkistan’ı ilhak etmek için nasıl tertiplere başvurduklarına kısaca da olsa yer veriyor.
Türkistan tarihi bunun kanlı örnekleriyle dolu.
Çin sömürgeciliği Mançuların ülkesi Mançurya’yı 1945’de, Moğalların yurdu İç Moğalistan’ı 1947’de, Tibet’i 1950’deve Doğu Türkistan’ı 1949’da işgal ederek kendi topraklarına kattılar. İşgal ettikleri Doğu Türkistan’ın adını Xinjiang –Sincan- (Çincede, Yeni İşgal Edilmiş Toprak anlamını taşıyor.) olarak değiştirdiler.
Sovyetler Birliği 1990’lı yıllarda yıkıldı.
Çin ise bugün yüzündeki sosyalizm maskesiyle dünyanın egemeni olmak için var gücüyle savaşıyor.
Çin bayrağının üst köşesindeki yıldızlardan biri burjuvaziyi temsil eder.
Bu sınıf Çin’de iktidardan hiç inmedi. Kültür Devrimi yıllarında devlet kapitalizmi savunucusu Mao ile Cüce Deng arasındaki iktidar kavgasında “kapitalizmin yolcuları” kazandı ve Mao tarihe gömüldü.
Asıl konumuz sosyalizmin tarihi olmadığından bir konuyu kısaca belirterek geçeyim.
Rusya’nın tarihinde Çarlık dönemi ile Sosyalizm dönemlerinde uyguladıkları “Orta Asya Politikaları” hiçbir değişikliğe uğramamıştır.Stalin ve ondan sonra gelen tüm yöneticiler; Çarların ilhakçı, sömürgeci politikalarının bir devamcısı olmuşlardır.
Sovyetler Birliği ve Çin; “sosyalizm dönemlerinde(!) Asya’da sosyalizmin ilkelerini değil, büyük devlet şovenizmi ve ilhak politikaları uyguladılar.
Sovyetlerin yıkılmasından sonra ortaya çıkan yığınla belge, bu gerçeği önümüze seriyor.
Ama bu gerçeklere gözü kapalı olan bizim zavallı sosyalistlerimiz(!), bütün bunlar hiç olmamış gibi bize bıkmadan eski masalları anlatıp duruyorlar.
Geçmişinde bile sosyalist olamamış bu devletlerin bugünkü politikalarından doğru sonuçlar çıkarmaya çalışan şaşkın devrimcilerimiz var.
Ne diyelim, Putin ve Şi Cinping onlara akıl fikir versin!
Sayın Soner Yalçın, Milli Gazetecilere gazetecilik dersinin yanında jeostrateji dersi de veriyor.
Bildiğiniz gibi son yıllarda Çin, “Bir Kuşak Bir Yol” projesi başlattı. Çin’in batıya açılan kapısı Doğu Türkistan. Batıya giden tüm yollar buradan başlıyor.
Tüm yolların son durağı da İngiltere…
Bu haritayı sözlü anlatan yazarımız, “Çin ile ABD arasındaki büyük jeopolitik mücadeleyi” anlayamayan Milli Görüşçüleri “önyargılı” olmakla suçlayarak “her meseleyi kültür boyutuna indirdiklerini” söylüyor.
Ne diyelim?
Bu tespitlere Milli Gazete’nin nasıl bir cevap vereceği bizi pek ilgilendirmez.
Bizi bu konuda yazı yazmaya iten neden ise Soner Yalçın’nın konuyu bağladığı yazının son bölümü.
Yazarımız şöyle diyor:
Çorum olaylarını yaşadım; ‘Kızılbaşlar camiye bomba attı’ yalanıyla şehir yandı-yakıldı. Bugün de, ‘Çin, Doğu Türkistan’daki camilere bomba atıyor’ deniyor! Emperyalizm, iki yüz yıldır aynı yalanlarla Müslümanları kandırmayı sürdürüyor.
azının başında “…Doğu Türkistan’da soykırım varsa hep birlikte mücadele edelim.” diyen Soner Yalçın yazının sonunda ağzındaki baklayı çıkararak bu öne sürülen iddiaların “Emperyalizmin uydurduğu bir yalan” olduğunu söylüyor ve Milli Görüşçülere dönerek Erbakan Hoca’nın deyimiyle; “Batı klubünün gazına gelmeyin” diyerek akıl veriyor.
Bildiğiniz gibi Türkiye’de Çin taraftarlığı deyince hemen ilk akla gelen kişi Doğu Perinçek’tir.
Hiç kimse bu konuda onun eline su dökemez.
O ve onun değişik zamanlarda kurduğu partileri kayıtsız şartsız olarak Çin’i savundu. Bugünde bu görevi Vatan Partisi yerine getiriyor.
Doğu Perinçek’in Aydınlık gazetesinin yayınlarında her gün Çin övgüleri yer alıyor. İzlenen bu yayın politikası bana 1950’li yıllardaki basınımızın abartılı Amerika övgülerini hatırlatıyor. O dönemin gazetelerinin yayın politikası ile bu dönemin Aydınlık’ın yayın politikası aynı amaca hizmet ediyor.
Türk basında mandacılık çok yaygındır.
Logosunun altında, “bağımsız, tarafsız gazete” yazdığına bakmayın onlar her zaman bağlı bulundukları emperyalist gücün temsilciliğini yaparlar.
Çin, bugün dünyanın her yerinde yayılma, hegemonya kurma çalışmaları yürütüyor. Diğer emperyalist güçleri zayıflatma, yok etme politikaları uyguluyor. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için her inançtan kesimlerle ilişki kurarak onları kendisine bağımlı kılıyor.
Çin’de ise 1984 romanındaki Büyük Birader’ i mumla aratacak bir şekilde gözetim toplumu yarattılar. Toplumsal ve kişisel her türlü özgürlüğü tamamen yok ettiler. Meraklılar bunun örneklerini Aydınlık gazetesinde Adnan Akfırat’ın yazılarından okuyabilirler.
Emperyalizm, bir ülkeye girince kendi işbirlikçilerini de yaratır. Ekonomide ortaklıklar kurulurken kültürel boyutta da bu ilişkileri meşrulaştıran kişiler öne çıkar. Özellikle basın- yayın alanında çalışan yazar ve çizerlerin halkı ikna etmedeki rolleri çok büyüktür.
Soner Yalçın’ın yazısından bir gün sonra ekonomist Esfender Korkmaz’ın Yeniçağ’daki “Ekonomiye Çin lobisi hakim” yazısı bu konuyla ilgili bize önemli bilgiler veriyor.
Esfender Korkmaz, yazısında ülke ekonomisinin son yıllardaki durumunu inceleyerek Türk ekonomisinin dış ticaret açığı sorununu masaya yatırarak şöyle diyor:
…Türkiye olarak 2003 yılından, 2020 yılına kadar toplam 860,6 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. 611 milyar dolar da cari açık verdik. En büyük dış ticaret açığını da Çin’e karşı verdik. Her yıl Çin’e karşı 18 milyar dolar ile 20 milyar dolar arasında dış ticaret açığı veriyoruz. Dünyada en büyük yolsuzluk Çin’de oluyor. Çin devletinin yurt dışında yaptığı yatırımları, fuarları, ticari işlemleri devlet adına Çin memurları yapıyor. Bunlar da ilgili ülkelerden faturaları gerçeğinden daha yüksek alıyorlar.
www. yenicaggazetesi.com – 2 Nisan 2021
Türkiye, Çin’den teknoloji ve yatırım malı ithal etmiyor. İsterse ithalatını kısabilir. Kota uygulayabilir. Ama yapmıyor. Ben yıllardır Çin’e karşı yeni bir dış ticaret politikası öneriyorum Ancak anlaşılıyor ki, içeride Çin lobisi buna izin vermiyor. Çin lobisi rant sağlayacak diye Türkiye yoksullaşıyor…
Ekonomist Korkmaz, “…Yani dış ticaret açığının yüzde yüzünü Çin ve Rusya’ya veriyoruz. Rusya’dan doğal gaz alıyoruz ve fakat Avrupa’ya satılan gazın çok üstünde fiyatla alıyoruz. Arada kim var, neden pahalı alıyoruz?” sorularını sorduktan sonra yapılması gerekenleri alt alta sıraladıktan sonra yazısını şöyle bitiriyor: “kısaca bu iktidar dış ticarette Çin ve Rusya hegemonyasını çözemez. Çözüm halkın bilinçlenmesinden geçer.”
Görüldüğü gibi Türkiye’de değişik emperyalist ülkeler kıyasıya bir rekabet içindeler. Ülke kaynaklarının talan edilmesi için değişik alanlarda lobiciler at koşturuyorlar. Her biri kendi efendisini şirin göstermek için her türlü aracı kullanıyor. Okuduğumuz haber – yorumlarda, bir köşe yazısında bu tarz yönlendirmelerle sık sık karşılaşıyoruz.
Soner Yalçın’ın gazetecilik hayatı Aydınlık’ta başlamıştı. Gazetenin değişik bölümlerinde dirsek çürütmüştü. Gazeteciliği, bu alanın özelliklerini oradaki abilerinden öğrenmişti. Daha sonradan ancak kendisinin bileceği nedenlerle oradan ayrılıp kendi yoluna gitmişti. Ama görünen o ki, ayrılmadan önce Doğu Perinçek abisi, Soner Bey’e ömür boyu etkili olan Çin aşısı yaptığı her halinden belli oluyor. Bu yüzden olsa gerek Çin’in yaptığı zulme sıra gelince, “Bunlar Batı emperyalizminin uydurduğu palavralarıdır” deyip işin içinden çıkıveriyor.
Birinin bu konuda Sayın Yalçın’ı ikna etmesi gerekir.
Bu durumda benim aklıma bir yol geliyor.
Bildiğiniz gibi Doğu Perinçek’in Rusya’dan çok sıkı bir dostu var.
Aleksandr Dugin…
Dugin Türkiye’ye birçok kez geldi. Doğu Bey’le ortak birçok etkinlik düzenlediler. Aynı zamanda Dugin, Aydınlık’ta zaman zaman yazılar da yazıyor. Rus istihbaratının önemli bir elemanı olan bu kişinin, “Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım” adlı kitabı Türkiye’de de yayımlanmıştı.
Yazarımız kitabında, “Çin, güneyde Rusya’nın en tehlikeli jeopolitik komşusu sayılır. Onun rolü bir bakıma Türkiye ile aynıdır.” tespitinde bulunuyor.
“Çin ile Rusya’yı Avrasya’nın kaplanları ve Türkiye’nin dostu” olarak kamuoyuna sunan Doğu Perinçek’in kulaklarını çınlattıktan sonra sözü Doğu Türkistan’a getirerek şöyle diyor:
…Dahası, şu anda bu topraklar üzerinde İslam inancına mensup Türk etnisitesi, Uygurlar yer almaktadır. Sözü edilen bölgelerde Çinliler, güç baskısı, ve açıkça kolonileştirme, yerli ahaliyi sömürme, dini ve etnik özerkliğin savunulması için yapılan tüm girişimleri bastırma vasıtasıyla denetimi sağlamaktalar. Sincan’ın Rusya’ya ilhakı düşüncesi Rus imparatorları zamanında Sibirya’nın benimsenmesi projesi çerçevesinde mevcut idi. Bu düşünceye yeniden dönmek icap eder.
Aleksandr Dugin- Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım -Küre Yay. Sayfa: 188
Demek ki Doğu Türkistan’da “sömürgecilik, soygun, baskı” yapıldığını Ruslar da söylüyorlar. Dugin, samimi dostu olan Doğu Perinçek’e de bu fikirlerini açıklayıp açıklamadığını çok merak ediyorum. Açıkladıysa Perinçek ona ne dedi acaba?
Belki de Dugin’in elinden tutup, “Aman dostum sakın söyleme! Bu gerçeği açıklarsan bütün teorimi yıkıp beni rezil rüsva edersin.” demiştir sanırım.
Asya’da yer alan Türkistan toprakları dünyanın bütün emperyalist ülkelerin iştahlarını kabartıyor.
Dünya; petrol, doğalgaz ve yer altı zenginliklerinin %70’i bu topraklar üzerinde.
Türkler bu coğrafyada zenginliklerin üzerinde oturuyor. Dünya egemenliğinin yolu da bu topraklara sahip olmaktan geçiyor. ABD, Rusya ve Çin arasında Türkistan’ın kontrolü üzerinde müthiş bir rekabet var. Başarıya ulaşmak için her türlü yöntemi uyguluyorlar.
Türkiye’de ise Doğu Perinçek ve Vatan Partisi Rusya ve Çin’i şirin göstermek için her türlü oyunu oynayıp, yalan söylüyor.
Soner Yalçın, Doğu Perinçek’in kadim dostudur, onu kıracağını hiç sanmam.
Benim önerimdir, Dugin Türkiye’ye geldiğinde ve Aydınlık gazetesini ziyaret ettiğinde Doğu Bey, bi zahmet Soner Yalçın’ı da davet etsin. Yapacakları üçlü sohbette Doğu Türkistan’da olup biteni Dugin’e bir sorsunlar. Dugin’in Çin zulmü konusunda Soner Bey’i ikna edeceğinden adım gibi eminim.
Doğu Bey’den ise hiç ümidim yok!
Dugin bu görevi yaparsa çok doğru bir iş yapmış olur ve en azından Soner Bey’i bu konuda aydınlatmış olur.
Biz de bu arada Soner Yalçın’ın sütununda saçma sapan yazılar okumaktan kurtulmuş oluruz.