Medya

Kaybolan Doksandokuz At Bulundu

Atları da vururlar.

İstanbul Adalarındaki atlar, faytonlar yasaklanınca ortada kalmışlardı. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi de bu atları Anadolu’daki bazı belediyelere bakılmak üzere vermişti.

Hatay Dörtyol Belediyesi’ne gönderilen 100 atın biri yolda telef olmuş ve kalan 99 at, belediyenin yetkili kişilerine zimmetli olarak teslim edilmişti.

Yapılan protokole göre; atları teslim alan belediye, yılda iki kez atların bakımını yapıp sonuçlarını da bir rapor olarak Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne sunacaktı.

İstanbul İBB, atları teslim etmeden önce ne olur ne olmaz diye her ata bir çip takmıştı.

Bu uygulamayla atlar nereye giderse gitsin çiple izlemek, onları bulmak mümkün olacaktı.

Aradan zaman geçip de Dörtyol Belediyesi’nden bir ses sada çıkmayınca İstanbuldaki belediyeciler işin peşine düşmüşler.

Ne oldu bu bizim 99 ata?” diye soru sormaya başlamışlar.

Sağa, sola, yukarı, aşağıya bakıp sorsalar da bir sonuç alamamışlar.

Görünen o ki 99 at, buhar olup gökyüzünde kaybolmuştu.

“Nasıl olur 99 at birden kaybolur mu?” diye sormayın.

Kaybolmuşlar işte…

İmamoğlu’nun taktığı çiplerden ise bir türlü ses gelmiyormuş.

Dörtyol Belediye’sinden ve çiplerden ses çıkmayınca hemen bir soruşturma başlatılmış.

Verilen atların peşine düşülmüş.

İstanbul İBB, Adalardaki atların her birini sahiplerinden 4’er bin lira vererek satın almıştı.

Olan 99 at X 4 bin=396 bin lira eder.

Yani yaklaşık olarak 400 bin lira…

Bana göre yüklüce bir para olsa da, bu günlerde konuştuğumuz sayıların yanında esamesi okunmaz.,

Okunur mu?

El cevap; okunmaz.

Bu kadar para üstüne konuşmaya değer mi Allah aşkına?

Değmez.

Yahu 128 milyar konusu açıklığa kavuştu mu?

Hayır!

Ben de kalkmış çerez parası bile etmeyen sayılarla uğraşıyorum.

Böyle laflar ediyorum ama arkadaşlar benim gibi düşünmediklerini bana biraz sert biçimde belirttiler.

Özetle; “Paranın azı çoğu olmaz. Ortada bir kayıp varsa olayın üstüne gitmek gerekir.” dediler.

Tartıştık, sonunda ikna oldum.

Bu durum üzerine biz de üşenmedik bu pandemi döneminde kalktık Dörtyol’a gittik.

Kayıp atların peşine düştük.

Atları teslim alan Belediye’de araştırma yapmaya başladık. Ama gelin görün ki ağızları bıçak açmıyor.

Kimse konuşmak istemiyor.

Biz de Horozlu Ayna olarak maharetimizi konuşturduk ve Belediye Encümen üyesi olan birisini konuşturduk.

Yanda fotoğrafı bulunan Encümen üyesi bizlere şunları anlattı:

Atların bizim belediyeye intikalinden sonra Belediye binası koridorlarında hayvan alıp satan kişilerin dolaştığını gördüm. Bu adamların kaçak et işi yaptıklarını öğrendim. Bu atlar, sucuk pastırma olup vitrinlerdeki yerlerini almış olmalarından korkarım. Dilerim benim söylediklerim doğru çıkmasın ama tecrübelerim bana bu düşündüklerimin doğru olduğunu söylüyor.

Siz bu işin üstüne gidin, gerçeği ortaya çıkarın.

Encümen üyesinin anlattığına benzer şeyleri ilçenin esnafından da dinledik.

Dörtyol’da dolaşırken burnumuza pis kokular geldi.

Kayıp atlar konusu medyaya düşünce MHP’li Belediye Başkanı Genel Merkez tarafından jet hızıyla görevden alınmıştı.

Eğer kuşkularımız doğruysa atlara yazık oldu demektir.

Bu arada TELE1’e konuşan Eski Belediye Başkanı Fadıl Keskin’in şöyle konuştuğunu öğrendik:

…Atların sucuk yapıldığı iddiası asılsızdır. İnsanların attan sucuk yapmaya ihtiyacı yok. Atları teslim ettiğimiz kişi atları elinden kaçırdı. Kaymakamlık da bunu soruşturuyor.

İlahi Başkan, sen belediyeci olacağına keşke mizahçı olsaydın.

Sen bizimle kafa mı buluyorsun?

Yahu 99 at nasıl kaçar, nereye kaçar?

Kaçsalar da bulunamazlar mı?

Bunlar kaçınca hiç mi gören olmamış?

İnsanlara alışkın olan bu atların görünemeyen bir yere niye kaçtığını aklım bir türlü almıyor.

Bu atlar vahşi at değil ki…

Durumu inceleyerek şöyle bir sonuca vardım.

Sayın atlarımızın hayatı, Adalar gibi bir yerde geçtiği gibi İstanbul’un en seçkin insanlarıyla birlikte oldular.

Bu yüzden atlar, İstanbul’un dışındaki bir yaşama bir türlü alışamadılar.

Her zaman Büyükada’nın özlemini içlerinde hissettiler.

Sayın eski başkanın da belirttiği gibi atları zimmetine alan adam, atları elinden kaçırınca atlar da, “Ver elini İstanbul” diyerek dere tepe aşarak İstanbul’a Büyükada’ya doğru yola çıktılar.

Yolda yolakta atlar aranırsa mutlaka bulunacaklarından adım gibi eminim.

Şaka şaka…

Eski Başkan akıllara ziyan böyle bir açıklama yapınca ben de aklımdan hemen bir senaryo uydurdum.

Keşke böyle olsa…

Bu arada geçmişte ortalığı velveleye veren, “Büyükada’da atlara işkence ediliyor. Faytonlar kaldırılsın” kampanyaları yürüten Hayvan Hakları savunucuları bu duruma ne diyecekler bakalım, çok merak ediyorum doğrusu.

Zavallı atlar, keşke Büyükada’da kalsalardı. Sahiplerinden kötü davranış görseler de sonuçta yaşayıp giderlerdi.

Şimdi iyi mi oldu?

Zavallıcıklar hem canlarından oldukları gibi ayrıca salam, sosis, sucukda oldular.

ALLAH RIZASI İÇİN BİR SADAKA

Bu ara sosyal medyada sosyal deney yapmak oldukça revaçta. Canı isteyen herkes, “Acaba bu konuda vatandaşımız ne düşünüyor? Şu konuya nasıl tepki veriyor?” diyerek videolar çekip bunu internet ortamında paylaşıp haber yapıyor.

Bu deneylerin bazıları gerçekten çok ilginç sonuçları ortaya çıkarıyor.

İşte bunlardan biri…

Yeniçağ gazetesi muhabiri Berkay Bigeç, Ankara’da bir cami önünde dilenerek bir saat içinde 93 lira toplamış.

(Yeniçağ muhabiri cami önünde 1 lira istedi bakın 1 saatte ne kadar para topladı. – haberi)

Nereden bakarsanız bakın iyi para.

Bir mesai saati içinde 700 – 800 lira, ayda yaklaşık olarak 20 bin liranın üstünde bir gelir.

Sağda solda anlatılan zengin dilenci öykülerini doğrulayan bir haber.

Aynı haberi doğrulayan bir başka haber bu kez İstanbul Esenyurt’tan geldi.

Sözcü gazetesinin internet sitesinde 20 Nisan 2021 tarihinde “Çorap satan seyyar satıcının cipi olduğu ortaya çıktı.” haberiverildi.

(Çorap satan seyyar satıcının cipi olduğu ortaya çıktı. – haberi)

Gelin habere birlikte bakalım.

Verilen habere göre Esenyurt Belediyesi Zabıta Ekipleri sokakta dilenenleri toplayarak haklarında işlem yapar. Yapılan denetimlerde bir alışveriş merkezi önünde dilenen ve çorap satan bir seyyar satıcı yakalanır.

Yapılan üst aramasında üzerinden bir cip anahtarı çıkar ve kadının dilenmeden önce uzak bir yerde cipini park ettikten sonra dilendiği belirlenir.

Polisin yaptığı araştırmalarla kadının hakkında 11 kez tutanak tutulduğu da ortaya çıkar.

İnsanların acıma duygularını, dini inançlarını istismar edenlerin iyi para kazandıkları bir gerçek.

Bu durumla ilgili olarak Külliye’ninne düşündüğünü çok merak ettik.

Uzun uzun uğraşılar sonunda ancak Yiğit Bulut’a ulaşabildik.

Sağ olsun, görüşme önerimizi geri çevirmedi.

Kısaca iki örneği özetledikten sonra konu hakkında ne düşündüğünü sorduk.

Yiğit Bulut bizi dinleyip haberlere baktıktan sonra şöyle söyledi:

Valla ben vakti zamanında 1 dolar = 1 TL olacak demiştim ve bunu ısrarlı bir şekilde ifade etmiştim. Şimdi dolar kaç lira? Hemen ben söyleyeyim 8,15 – 8,20 civarında… Dediklerim doğru çıktı mı? Hayır. O gün, bu gün ekonomi hakkında konuşmamaya yemin ettim ve bu işleri kabinenin yetkili kişilerine bıraktım. Bu yüzden sorunuzu cevaplayamayacağım. Kusura bakmayın.

Ama bizim sorumuz ekonomiden ziyade sosyolojik bir olay olup soruyu bu yönden değerlendirir misiniz’ demeye fırsat vermeden Bulut, lafı ağzımıza tıkadı.

Kardeşim! Birinci olayda adam bir saatte 93 lira para toplamış. Nereden gelmiş bu para vatandaştan. Demek ki vatandaşta para var. Var olan para dağıtılır. Olmayan para dağıtılmaz. N’oldu muhalefetin ‘Vatandaşta para yok! Millet aç!’ tezi yerle bir oldu.
İkincisi; bu memlekette dilenciler bile ciple geziyor. Refah, bolluk içinde yüzüyor. Dilencisi bile böyle yaşıyorsa vatandaşın nasıl yaşadığını siz hesap edin. Videoyu izlediniz mi? Bak orada dilenci kadınların ellerindeki telefonların her biri en azından 6-7 bin lira eder. Bu memlekette aç insan yok! Açıkta kalan insan yok! İnşallah AK Parti’nin rehberliğinde 2023 hedeflerine doğru hızla yürüyeceğiz.
Memleketteki tüm insanları dilencilerin refah seviyesine ulaştırmak boynumuzun borcu olsun.
Var mı başka sorunuz kardeşim?

Biz yeterli bilgiyi ve mesajı aldığımızı düşünerek, “Yok!” deyince görüşme sona erdi.

Bundan sonrasını yazmaya benim kalemimin gücü yetmedi.

Varın bundan sonrasını siz yazın.

ETİKET: Dilencilik, Yiğit Bulut, Ekrem İmamoğlu, Dörtyol Belediyesi,Kaybolan atlar.

Yazar hakkında

Yonca Fırat

Yorum bırak

9  ×    =  27

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.