Medya

Öcalan, Ankara Yolcusu

Ankara, Öcalan’ı törenle karşılamaya hazırlanıyor.

Rasim Ozan Kütahyalı, Fetullah Gülen’in takımından Erdoğan cephesine transfer olduktan sonra Allah ona ‘Yürü ya kulum!” diye seslendi.

Rasim de bulutların üstünden gelen bu ilahi sese kendini uydurarak ve de eline bir adet içi yağ dolu ibrik alarak önüne geleni, Kırkpınar pehlivanları gibi yağladı.

Kütahyalı, Saraya yakın kimseleri yağladıkça önündeki kapılar bir bir açıldı.

Davudi sesiyle, yetenekleri takdir edilen Kütahyalı’yı, yandaş kanallara çıkarıp konuşturdular.

O konuştukça egosu, enflasyon oku gibi zirvelere çıktı.

Zirvelere çıkan ego, onda zaten kırıntı olarak var olan sağduyusunu tümden yok etti.

Ve bir gün televizyon ekranında, Boşnakları cinsel yönden aşağılayarak hayatının önemli hatasını yaptı.

Ondan sonrasını biliyorsunuz.

Paldır küldür zirvelerden aşağılara doğru hızla yuvarlanma…

Eskiden yağladığı adamlardan Allahın bir selamını bile alamayışı…

Sonuçta; Fetö’nün parasıyla alınmış olan villasına kapanma ve bitmez tükenmez bir yalnızlık…

Nagehan, eve kapanmış ve piyasada itibarı zedelenmiş adamı ne yapsın?

O da başkalarının yaptığı gibi davranarak Rasim’in kıçına bir tekme vurarak onu, villanın dışına attı.

Rasim, cennetten kovulmuş Adem’in duygularıyla “Yalnızlık paylaşılmaz, sadece çekilir.” gibi şairane laflar aklından geçerken bir taraftan da şom ağızlı oluşuna kızıp duruyordu.

Bu arada durup düşünen ve yaşadıklarından bir ders çıkaran Rasim, bizim toplumun ‘balık hafızalı olması’ gerçeğinden hareket ederek ve de inzivaya çekilerek kendini unutturdu.

O, medya dünyasına Fetullah Gülen’in Taraf gazetesinde köşe yazarlığı yaparak girmişti. Bu gazetede Kemalizme en ağır darbeleri indirdi ve Deniz Gezmiş gibi solun muteber kişilerine küfür edip durmuştu.

Bugünlerde ise You Tube’da serbest gazetecilik yaparak ilginç haberlere imza atıyor.

Son söylediğini BirGün gazetesi tutup haber yapmış.

Biliyorsunuz DEM Parti yöneticileri, İmralı’da Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda Öcalan’la görüşecekler.

DEM Parti Eş Başkanları, adaya gitmeden önce CHP Yetkilileri ile görüştüler.

Malum ya “CHPsiz olmuyor”, o yüzden adaya CHP’nin selamlarını ve hürmetlerini götürecekler.

Açılım için her şey hazır!

Rasim’in demesine göre Ankara’da Öcalan için ev tutulup tepeden tırnağa döşenmiş.

Devlet; barış ve ülkenin selameti için elini cebine atarak Öcalan’ın rahat edebilmesi için her türlü önlemi almış ve evi bir güzel döşemiş.

Ankara’daki ev, hasretle Öcalan’ı bekliyor.

Öcalan devletin tahsis ettiği bu evden, DEM Partilileri ve açılım sürecini yönetecekmiş.

Haberi veren Rasim’in içi kıpır kıpır…

Utanmasa, erinmese dokuz sekizlik müziği duyan bir Roman gibi yerinden fırlayarak kıvıra kıvıra oynayacak.

Davudi sesiyle Tuncay Bakırhan’a ve Öcalan’a “Hadi aslanlarım! Hadi kaplanlarım! Atın bu tarihi golü!” diye bağırarak destek sunuyor.

Ayrıca Türkiye siyasetinin; Yontma Taş Devrinden Cilalı Kürdistan Devrine geçeceğinin müjdesini veriyor.

Tanrım ne güzel şeyler oluyor bu hayatta.

Irkçı, faşist, kafatasçı” olan Bahçeli talimat veriyor ve bütün yollar açılıyor. Açılan bu yoldan “devrimci, ilerici, yurtsever” Kürtler; gülerek oynayarak gidiyorlar.

Ulusal kurtuluş şarkıları söyleyen” Kürtlerin ardından ellerinde Atatürk resimleriyle CHP’liler geliyorlar.

Bu gidenlerin ardından da kısa boylu solcular “Biji Apo!” diye slogan atarak geliyorlar.

Abdullah Öcalan, herkesin, her kesimin kurtarıcısı olmuş.

Herkes, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde Seymenlerin karşılaması gibi, Öcalan’ı karşılama töreni yapmaya hazırlanıyor.

Ağızlar kulaklarda…

El parmakları birbirine geçirilerek çıtlatılarak stres atılıyor.

Gözler ufukta…

Ankara yeni bir döneme hazırlanırken eskinin değerleri bir bir söküp atılıyor.

Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” diye slogan atıp kılıç çatan teğmenleri ordudan atma planları uygulanırken Kara Harp Okulu’nda “İzmir Marşı” söylemek de yasaklandı.

Milli Savunma Üniversitesi’nin ders kitabındaki haritadan da Doğu ve Güney Doğu illeri çıkarıldı.

Demek ki bu alanlar, kurulması planlanan Kürdistan’a tahsis edilmiş.

Bugün, dönemi çok güzel açıklayan bir haber, nedense medyada küçük, önemsiz bir haber olarak kendine zor da olsa bir yer bulabildi.

Verilen habere göre ABD dış politikasına yön veren Foreign Poicy’de bir makale yayımlanmış.

Makaleyi yazan Bölge Uzmanı, “Atatürk kültünün liberalleşmenin önünde engel olduğunu” belirterek ve Bahçeli’nin Türk milliyetçiliğinin tabularını yıktığını söyleyerek Kürtlerin ABD’siz bir çözümden yana olmayacaklarını belirtmiş.

Doğru söze ne denir?

İçinde yaşadığımız süreci çok güzel özetlemiş.

Bahçeli; Amerikalının deyimiyle “Atatürk’ü reddederek, Türk milliyetçiliğinin tabularını yıkarak” yol açıyor ve açılan bu yoldan kafilelerle ılımlı İslamcılar, Kürtler, CHP’liler, sosyalistler yürüyorlar.

Eldeki pusula ise ABD ve siyonizmin paslı ve kanlı aleti…

Abdullah Öcalan Ankara’ya gelecekmiş.

Ankara’de kalacağı ev, güvenlik, konfor her şey hazırmış.

Bence Abdullah Öcalan’a Ankara’daki en güzel evi de tahsis etseniz olmaz.

Dönemin ruhuna denk düşmez.

Sayın Öcalan’a (Bundan sonra bu hitabı çok duyacağız.) en yakışan mekan; Çankaya Köşkü’dür.

Çankaya Köşkü; Atatürk’le, Cumhuriyetle, aydınlanma ile, laiklikle özdeşleşmiş eski Türkiye’nin bir sembolüdür.

Bu sembol mekan üstünde yeni Osmanlı’nın kuruluş sürecinin tamamlanması çok önemlidir.

Yüz yıl sonra Cumhuriyetin kalesine, yenenlerin bayrağını dikmek, derin anlamları içinde barındırır.

O yüzden Öcalan; DEM Parti Yöneticilerine talimat verirken, ABD ve AB Elçileriyle görüşürken, Bahçeli ile Atatürk’ün kemiklerini sızlatırken bu köşkün kullanılması yerinde olacaktır. Bu durumdan bizim çok keskin sosyalistlerimiz, Lenin’in Çarın Kışlık Sarayını kullanma benzerliği bile çıkararak çok mutlu olabilirler.

Ayrıca bir düşünsenize, hayal sınırlarını zorlayarak bir öneride daha bulunayım;

Memlekete bahar havası gelmiş. Çok uzaklardan CIA, taze soğan bile göndermiş. Cıgaralar karanfil kokuyor ve sokaklarda barış şarkıları söyleniyor. Bozkurtla Bozkürt dost olmuşlar hep bir ağızdan sokaklarda “Biji Apo!, Serok Apo! Biji Kürdistan!” diye slogan atıyorlar. Memlekete bahar havası ve barış gelince Bahçeli’nin, Merdan Yanardağ’ın söylediği gibi enflasyon düşmüş.

Herkes zengin olmuş.

Herkes mutlu…

Emekliler bile mutlu…

İşte “bu ahval ve şerait altında” 29 Ekim tarihinde Çankaya Köşkü’nde verilecek baloya katılacakları bir düşünün.

Ev sahibi olarak Öcalan kapıda gelen konukları karşılıyor.

Af çıkmış, cezaevleri boşalmış, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi kişiler özgürlüğe kavuşmuş.

Siyasal İslamcılar, Kürt liderleri, ağalar, şıhlar, orada…

Hatta çok uzaklardan Barzani, Rojova’dan Salih Müslim de gelmiş, oradalar.

Hatta YPG’li, Öcalan’ın manevi oğlu Mazlum Kobani bir orada.

Meclis’te grubu olan partilerin Milletvekilleri hepsi orada.

CHP’nin çok Atatürkçü milletvekilleri, eski kimliklerinden sıyrılmış bir biçimde Şeyh Sait, Seyit Rıza güzellemeleri yapıyorlar ve eski dönemde Atatürkçü görünmek için gösterdikleri çabanın kişiliklerinde açtıkları yarayı dostlarına göstererek anlatıyorlar.

Sanatçılar, frikik veren mankenler, hatta Cübbeli Ahmet bile orada.

Cübbeli Ahmet, önündeki dizi oyuncusunun derin göğüs dekoltesine bakarak ve sakalını sıvazlayarak yanındaki aydınlara geçmiş dönemde Müslümanlara yapılan zulmü anlatıyor. Aydınlar da ona “Evet, Sayın Hocam! Kemalistler bir jakoben olarak halkın değerlerini önemsemeden zorbalıkla kendi fikirlerini dayattılar. Bu konuda çok haklısınız.” diyorlar.

ABD ve AB Elçileri, kadehlerini keyifle tokuştururlarken arka planda orkestranın çaldığı PKK Marşı’nın notaları salonun dört bir yanına yayılıyor.

Bu dediklerim olamaz mı?

Fazla mı abarttım yoksa?

Olur, olur belki daha fazlası da olabilir.

Hatırlasanıza takvimler 17 Haziran 2014’ü gösteriyor.

Açılım olmuş ve Türk-Kürt kardeşliği sağlanmıştı.

Diyarbakır Lice’deki askeri birlikten, gönderde bulunan Türk Bayrağı PKK militanları tarafından indirilmişti.

Ve bir gün sonra Kayseri 1. Komando Tugayı’nda PKK Marşı eşliğinde Türk askerleri, halay çekmişlerdi.


Bir zamanlar Diyarbakır Meydanı’nda İbrahim Tatlıses’le birlikte Şivan Perwer konser vermiş Öcalan da banttan halka seslenmişti.

Bura Türkiye…

Burada belli koşullar altında her şey normaldir.

Cumhuriyet değerleri ve Atatürk mahkum edildikten ve açılım süreci denilen Pandoranın Kutusu açıldıktan sonra her şey olabilir.

Bundan sonra gördükleriniz ve duyduklarınızdan sonra sakın hiç şaşırmayın!

Yazar hakkında

Candan Yılmaz

Yorum bırak

16  −    =  9

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.