Sayın Sırrı Süreyya Önder!
Sen,büyük bir adamsın!
Sen, büyük bir adammışsın ama benim at gözlüğü takmış olan beynim, senin yüceliğini bir türlü algılayamamış.
Bu yüzden olsa gerek senin ince, zeka yüklü esprilerinin derinliğinin de farkına varamamışım.
Adıyaman doğumlu olarak yarı Türkçe, yarı Kürtçe şiveli konuşmalarının milyonlarca hayranı olduğunu bilememek de benim eksikliğim.
Kendini bir Türk olarak tanımlayıp, varlığını Kürt davasına hizmetindeki yüceliği de görememişim.
Bir Türk olarak doğup hayatını Kürtlere adayan İsmail Başikçi’deki adanmışlığı görüyorum sende.
Sağlığınla ilgili olarak verilen haberlerde bir görüntü de ekranlara veriliyor. Sen, yanında Pervin Buldan’la birlikte dar bir koridorda yürüyorsun.
Senin kollarını sallayarak kendinden emin bir şekilde yürüyüşündeki vakuru da görememişim şimdiye kadar.
Çok şeyler görememişim çok!
İnsan, yaşadıkça hayatta neler neler öğreniyor.
Öncelikle sana geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
İnşallah, kefeni yırtarsın!
Şarkıcı Teoman da benim gibi aynı duyguları paylaşarak sosyal medya hesabından “Ölme Sırrı ağabey, ölme. İçimden kocaman bir parça kopacak.” diyor.
Ata Demirer, “Anlatacak çok hikayen yapacak daha çok işin var. İnşallah bunu da atlatacaksın ve karşılaştığımızda yine beni çok güldüreceksin, biliyorum!” diyor.
Demek ki, komedyenleri de güldüren politikacılar varmış. Ata Demirer’in paylaşımından bunu da öğrenmiş oldum.
Mahsun Kırmızıgül, İbrahim Tatlıses, Yılmaz Erdoğan’ın yetiştirmesi Ersin Korkut, Seda Sayan, Bodrum’u yaptırdığı villalarla dolduran devrimci şarkıcı Süavi, Agos Gazetesi Yazarı Pakrat Estukyan, Gülten Kışanak, Ahmet Güneştekin, Gülten Kaya ve daha niceleri sıraya girmişler sana ve mücadelene desteklerini sunuyorlar.
Medyanın ünlülerini bir kenara koyup daha ciddi çevrelere göz atacak olursak gördüklerimiz, geleceğe daha güvenle bakmamıza sebep oluyor.
Nasıl olmasın ki?
Devletin en yüce katından dağdaki çobanına kadar herkes aynı duygularla, aynı düşüncede birlik olmuş, herkesin yüreği “Barış, barış!” diye atıyor.
Külliye’deki (Bazı şom ağızlılar, bir zamanlar bu yüce makama; ‘Saray! Saray!’ diyerek aşağılama yoluna başvuruyorlardı. Allah’a şükür ki, bu tür kötü laf edenlerin sayısı oldukça azaldı.) Başkan’ımız Erdoğan, şefkatli ellerini sana doğru uzatarak, yapılması gerekeni yaparak, farkını ortaya koydu.
Basından öğrendiğimize göre Başkan Erdoğan, ameliyata katılan doktorlardan sağlığınla ilgili bilgileri aracısız olarak alıp gerekli talimatları hemen veriyormuş.
Senin sağlığın, “Türkiye Yüzyılı’nın kaderiyle doğrudan bağlantılıdır.
Kürt Açılımı’nın kaderi, senin sağlığınla direkt ilişkilidir.
Seni çok seven Devlet Bahçeli, kendi sağlığını bile önemsemeden, durumuna çok üzülerek
büyük acılar içinde sosyal medyada boşboğazlara durmadan laf yetiştirmeye çalışıyor. Bahçeli’nin sana söylediği “Ülkemize barışı getirdiğimizde birlikte halay çekeceğiz.”sözünü tutabilmek için daha bugünden halay çekme dersleri almaya başladığının müjdesini sana vermeliyim.
AKP- MHP – DEM İttifakı’nın sloganı olan “Terörsüz Türkiye” çağrısına katıldığını söyleyen Özgür Özel de koştura koştura senin yattığın hastaneye gitti. Her zaman yanında bir çanta gibi gezdirdiği Sezgin Tanrıkulu da oradaydı.

İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, DEVA Partisi Başkanı Ali Babacan, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş destek mesajları paylaştılar.
Hatta İngiltere Kraliçesinin kankası olan Abdullah Gül de hastaneye gidip, geçmiş olsun dileklerini iletenlerin arasındaydı.

Sol Parti yöneticisi Alper Taş da oradaydı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da oradaydı.
Ey! Sırrı Süreyya Önder, edindiğin bu güzel dostlarınla ne kadar övünsen azdır.
Eski Tarafçı, Fetöcü Serbestiyet yazarı Alper Görmüş, senin için “O, bir önyargı parçalayıcısıdır.” diyor ve Cemaatin bir yazarı olarak senin bir zamanlar “Ben yedi yaşımdan itibaren okuma sürecimim içerisine bütün Risale-i Nur külliyatını da dahil ettim. Çünkü babam böyle bir gelenekten geliyordu. Dayım da insan güzeli, bir Nur şakiriydi.” demeni önemsemiş.
Eh, ne de olsa sonuçta Fetullah Gülen de Said-i Kürdi’nin bir kolu değil midir?
Fetöcü yazar, senin hastalığından kendi cemaatine bir pay çıkarmış.
O kurduğun cümlede; yedi yaşında bir çocuk olarak Risale-i Nur’un yarı Arapça, yarı Farsça olan ağdalı dilini, bir “Türkmen” olarak nasıl anladın?
Nasıl kafana soktun o saçmalıkları şaşırıyorum doğrusu!
Sendeki o parlak zekaya, kavrayışa hayran oldum.
Benim gibi bir başka hayranın da Ertuğrul Özkök. Senin için “Aynı dünyanın insanıyız.” diyor ve övgü dolu sözlerini sıralarken dostun Sinan Çetin de ona eşlik ediyor.
Sinan Çetin demek, Külliye’den torpilli televizyon programları, reklam ajansları, sola küfür etmek demek.
Sırrı Süreyya Önder!
Devrimci, sosyalist sanatçı…
Senin ne şirin, ne liberal dostların var.
Bu kadar farklı çizgide olan insan topluluğunu yorgun olan kalbinin neresine sığdırıyorsun?
Anlamakta zorluk çekiyorum seni.
Dostun Ertuğrul Özkök’ün koltuğunda oturan Ahmet Hakan, senin için öyle methiyeler düzmüş ki hayran oldum ve senin adına çok sevindim.
Medyanın amiral gemisinin kaptanı olan Ahmet Hakan’ın övgüsü, senin için bir şeref madalyasıdır.
İktidarın önemli köşe yazarından biri olan Mahmut Övür de aynı Ahmet Hakan gibi seni göklere çıkarıyor. Solcu biri olarak Terörsüz Türkiye hedefine yaptığın katkıları köşesine taşımış. İktidarın sesi olan Sabah gazetesinde hele hele Mahmut Övür’ün köşesinde solcu birinin övülmesi görülmüş şey değildir.
İşte sen bunu gerçekleştirmiş bir sosyalistsin!
Ne mutlu sana…
Senin rahatsızlığını fırsat bilen bazı çevrelerin “Sırrı Süreyya’nın yerine artık Cengiz Çandar devam etsin.” demelerine Mahmut Abimiz çok içerlemiş.
“Ayıp” diyor.
Evet, ben de ayıp diyorum.
Diyorum ama memleket çıkarları, hastalık dinlemez.
Hayat boşluk tanımaz. Sen o boşluğu dolduramazsan birileri gelir doldurur.
Sen de bakar kalırsın!
“Türkiye Yüzyılı, Terörsüz Türkiye” sloganlarının kitlelere ulaştığı ve 24 saat seninle ilgili haberlerin televizyonlarda döndüğü koşullarda açılımın soğutulması doğru bir şey değildir.
Atalarımız boşuna “Demir tavında dövülür” demediler.
Ara vermeden, millet uyanmadan tez zamanda şu açılım işi yaza kadar bitirilmelidir.
Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, onaylamasa da bence Cengiz Çandar biçilmiş kaftandır.
Türkiye’de büyüteçle arasanız, CIA ile düşüp kalkan Cengiz Çandar gibi birisini kolay kolay bulamazsınız.
Cengiz Çandar, Amerika’yla çok iyi olan ilişkilerimizi mandacılık seviyesine sıçratabilecek yetenekte bir adamdır. Cengiz Çandar sayesinde Özgür Özel’le İktidar arasındaki gereksiz yere sürdürülen “mandacı” tartışması da böylece son bulmuş olur.
Sonuçta Terörsüz Türkiye Projesi de bir Amerikan projesi değil midir Allah aşkına?
Terörsüz Türkiye Projesi, bir ışıktır.
Işığa aşık olan pervaneler, ışığın çevresinde dans ederek dönüyorlar.
Yüz yılın partisi, Cumhuriyet’i kuran parti de bu dansa katıldı.
Tarihin garip bir cilvesi, Cumhuriyet’in cenazesini kaldırmak ve Atatürk’ü hiç dirilmemek üzere yok etmek, Özgür Özel ekibine nasip oldu.
CHP, kayıtsız şartsız “Terörsüz Türkiye” idealinin destekçisi olduğu için aynı zamanda AKP+MHP+DEM İttifakının da doğal bir parçasıdır.
Atatürk, kurduğu partisinin Cumhuriyet’in yıkılışında görev aldığını görseydi ne söylerdi bize acaba?
Koca partide bu gidişe karşı çıkan, tavır almayan bir kişinin bile olmayışını neye yormak gerekir?
Apo’nun kırk yıllık dostu Perinçek bile açılım taraftarı oldu.
Bütün televizyonlarda Apo güzellemeleri…
Bütün kanallarda Barış şarkıları…
Selahattin Demirtaş’ın sana gönderdiği mektup elden ele dolaşıyor.
Demirtaş yazdığı mektubunda “Sırrı Abi, Türk Halkının koca yürekli bir evladı olarak davamıza çok hizmet ettin.” diyerek hizmetlerini takdir ediyor.
Sırrı Abi, seni takdir eden ne çok insan var, seni öven ne çok dostun var!
Sırrı Abi, “Türk halkının bir evladı olarak” Önder Apo’yla diğer insanlar arasında bir köprü oldun.
Apo’nun en güvendiği, en sıkı dostu sensin!

Seni seven, Abdullah Öcalan’ı seviyor demektir.
Abdullah Öcalan’ı seven, Büyük Kürdistan’ı seviyor demektir.
Nokta.