Medya

Tencere Dibin Kara…

Bedava peynir, sadece fare kapanında verilir.


Bugün, Amerikancı liboşların çıkardığı Oksijen Gazetesi’nin verdiği haberle iyice aydınlandım.

Öyle aydınlandım ki neredeyse içim dışım nurla doldu, düşünce dünyamda yepyeni ufuklar açıldı.

Haberi okuduktan sonra özgür(!) bir ülkede yaşadığım için Tanrıma binlerce kez şükrettim.

Solcu olan babam, bir zamanlar kapitalist propaganda merkezlerinde üretilmiş uyduruk haberlerin, sosyalizmi kötüleme amacıyla medyaya servis edildiğini örnekleriyle anlatır dururdu.

Yıllar önce babamın anlattıkları, Hollywood’un beyaz perdesinde bir bir canlanınca doğrusu ona hak verdim. Bedava peynir, sadece fare kapanında verilir.

1945’ten sonra Amerikan sinemasında kötüler her zaman, kızıl komünistler oldu.

Her türlü kötülüğün kaynağı hep onlardı.

Amerikalılar; özgürlük, demokrasi uğruna dünyayı bu beladan kurtarmak için kızıllara karşı amansız bir mücadele içindeydiler.

Kötü olan komünistlerin yanına zamanla Orta Doğulular, Çinliler de eklendi.

Sonra İranlılar, hatta Türkler…

Bu ara konusu Orta Doğu’da geçen Amerikan filmlerinin, dizilerinin baş kahramanları nedense Kürtler oluyor.

Özgürlük mücadelesi verdiğini söyleyen bir hareketin dünyanın en büyük eşkiyasından övgüler alması “ne yaman bir çelişki”dir.

Hollywood sinemasına baktığınızda, dünyanın düşmanlarını hemen tanıma fırsatını yakalayabilirsiniz.

Son yıllarda ise Amerika’nın tartışılmaz baş düşmanı, Kuzey Koreli komünistlerdir.

Kuzey Kore, düşmanlıkta açık ara öndedir.

Gün geçmez ki, medyada Kuzey Kore lideri Kim Jong Un hakkında onu aşağılayan, alay eden bir haber çıkmasın.

Kuzey Kore ve onun liderinin avukatlığını yapma gibi bir derdimin olmadığını hemen belirtmek isterim.

Karşı çıktığım şey, beni aptal yerine koyarak yalan haberlerle kapitalist merkezlerin düşünce sistemime müdahale etmelerinedir.

Size duyurduğum haberi İngilizler BBC’de üretip tüm dünyaya servis etmişler. Türkiye’den de; Haber7, Türkiye Gazetesi, Oksijen, Onedio, Webtekno, NTV Haber gibi birçok haber kanalı bu uyduruk haberin üstüne hemen atlamışlar.

Hepsinde aynı kalemden çıkmış aynı ifadeler, aynı cümleler…

Neymiş efendim, Kuzey Kore yönetimi, ülke genelinde her türlü haber ve içeriği kontrol ediyormuş.

Bu temelde Güney Kore’de ağabey sevgili anlamı olan “oppa” kelimesi kullanıldığında merkezden “yoldaş” kelimesiyle değiştiriliyormuş. Telefona Güney Kore diye yazıldığında bu ifade hemen “kukla devlet” olarak düzeltiliyormuş.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyarak lütfen söyleyin, Güney Kore Amerika’nın kukla devleti değil mi?

Adamlar, yalan mı söylemişler?

Kuzey Kore’de telefonlar, radyolar devlete ait propaganda içerikleriyle önceden yüklenmiş olarak halka sunuluyormuş.

Peh, peh, peh!

Başka yere gitmeye hiç gerek yok!

En yakın yerden hareket ederek Türkiye’ye bir bakalım.

Medyanın yüzde 95’i AKP’nin kontrolünde değil mi?

Benden duymuş olmayın ama, geri kalan yüzde 5’e de çok yakında yapılacak operasyonla tasfiye edilerek, kontrol oranı yüzde yüze çıkarılacak.

Türkiye’de durum böyle de dünya bundan farklı mıdır?

Ne gezer?

Dünyada uluslararası birkaç medya tekeli, haberleşmenin neredeyse yüzde 80’ini ellerinde tutuyorlar.

Bizler, televizyon başına kurulduğumuzda ve cep telefonundan sosyal medyaya girdiğimizde onların süzgecinden geçmiş, sansürlü haberlerini izliyoruz.

Batı dünyasında, en azından Kuzey Kore kadar – belki de daha fazla – tek merkezden bireylere akan bir haber bombardımanları altında düşünceler şekillendiriliyor. Batılı merkezler tüm bu operasyonları özgürlük, haber alma hakkı, demokrasi gibi söylemlerle maskeleyerek yapıyorlar.

Bir de lafı, şu sosyal medyanın imparatorlarına getirerek savımızı sürdürmeye devam edelim.

Google, Facebook, Instagram, WhatsApp, X(Twitter) gibi sosyal medya ağları, bizleri her an yukarıdan bir tanrı gibi izleyip yaptıklarımızın, söylediklerimizin kaydını tutuyorlar. Dini söylemde söylendiği gibi iki meleğin bizim her türlü günahımızı, sevabımızı bir deftere yazdıkları gibi, – belki daha gelişmiş olarak- bu tekeller de bize ait her türlü bilgiyi depolayarak tanrıcılık oynuyorlar.

Modern zamanların gerçek tanrıları,yukarıda saydığım bu tekellerdir.

Bu kadar bilgiyi depolayan, milyarlarca insanın kaydını tutan bu tekellerin masum olacağını hiç düşünebilir misiniz?

Şimdi size bir soru:

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un mu ya da Instagram’ın sahibi Mark Zuckerberg mi daha masumdur?

Kuzey Kore’de bilindiği kadarıyla 26 milyon insan yaşıyor.

Instagram’ı ise dünyada 2 milyar kişiden daha fazla insan kullanıyor.

Söyleyin şimdi, insanlık adına hangisi daha tehlikelidir?


Biz “fareler”, bedava verilen peynirle, (gönüllü olarak) bilinen sona doğru koşarak gidiyoruz.


Bu arada durumun farkına varan bazı çizerler, içinde bulunduğumuz durumu bizlere anlatmak için adeta yırtınıyorlar.

Karelerde anlatılanlar, bizim maceramızdır.

Anlayana…

Yazar hakkında

Candan Yılmaz

Yorum bırak

10  ⁄    =  1

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.