Seçim bitti.
Seçimin hemen ardından dolar harekete geçti.
Nerede duracağı hakkında ekonomistler çelişkili açıklamalarda bulunuyorlar.
Dolar harekete geçince ona bağlı olan akaryakıt, sebze, meyve, kira, otomobil, taşıma ücretleri gibi bizi çok yakından ilgilendiren alanlarda zamlar peş peşe gelmeye başladı.
Zaten bozuk olan ekonominin pusulası iyice şaştı.
Rayından çıkmış, tel tel dökülen ekonomiyi düzeltmek için İngiliz Memet göreve çağrıldı.
Memet, İngiliz vatandaşı olurken; Kraliçeye bağlı olacağını ve ona hizmette kusur etmeyeceğine dair yemin etmişti. Yalaka basın Mehmet Şimşek’i adeta bir , Süpermen gibi tanıtarak ona kurtarıcı rolünü verdi. Türkiye’nin iktidarla uyumlu muhalefeti ise Nebati’nin görevden alınmasını, İngiliz Memet’in ekonominin direksiyonuna geçmesini olumlu karşıladı.
Batman’lı Kürt Memet’in geçmişinde Amerikan elçiliğinde görevli olarak 4 yıl çalışma gibi bir avantajı da var. Amerikan devletinin tam güvenini kazanmış bir ekonomistin geri kalmış ülkelerde açamayacağı bir kilit yok! Bu yüzden Türkiye medyasında görevli yüzlerce gazeteci, onun ne kadar yetenekli bir dahi olduğunu anlata anlata bitiremiyorlar. Kılıçdaroğlu’nun kankası Ahmet Davutoğlu da İngiliz Memet’in ekonominin başına geçmesini sevinçle karşılayarak desteğini belirtti. Bu arada bazı kulağı delik gazeteciler, Mehmet Şimşek’in elçilikte çalıştığı zamanlarda Amerikan vatandaşı olduğunu öne sürüyorlar.
Batman’lı Mehmet’in özgeçmişi başarılarla dolu.
Emerging Markets dergisi tarafından 2013 yılında Avrupa’da yılın maliye bakanı olarak seçilmişti.
Foreingn Policy dergisi onu dünyanın en etkili 500 kişisi arasında göstermişti.
Bizim Kürt Memet, 2007-2009 yılları arasında Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası Türkiye Guvernörlüğü görevlerinde bulundu.
Guvernör olarak Kürt Memet, ne iş yaptı?
Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası adına onların memuru olarak Türkiye’yi izledi.
Memet’in meziyetlerini saymakla bitiremeyiz.
Memet, aynı zamanda Dünya Ekonomik Forumu’na katılmış ayrıcalıklı bir kişidir.
Dünyanın en seçkin iş adamları ve her ülkeden bir -iki temsilci her yıl Davos’ta toplanarak dünyaya nasıl şekil vereceklerine karar verirler ve alınan bu kararlar her ülkede hemen uygulamaya konulur.
İngiliz asıllı, Amerikan asıllı, Kürt asıllı ve Türk asıllı Mehmet Şimşek, maliyenin başına geçerek Türkiye’nin ekonomisini düzlüğe çıkarmakla görevlendirildi.
Mehmet Şimşek, Türkiye’nin çıkarlarına göre mi, yoksa Uluslararası Para Fonu’nun, Dünya Bankası’nın çıkarlarına göre mi hareket edecek?
Türkiye’nin emekçileri milyonda bir bile olsa bu Kürt Memet’ten bir fayda umabilirler mi?
Benim yanıtım:
Asla!
AKP medyası, Mehmet Şimşek’i öve öve bitiremiyor. Emekçilerin hayatında olumlu anlamda bir değişiklik bir yana daha da kötüleşen durumu örtmek için alınan önlemlerin sonuçlarının görülmesi için zamana ihtiyaç olduğu yalanına sarılıyorlar.
Dünyada İMF ve Dünya Bankası’ndan hangi ülke vatandaşı fayda görmüş ki, Türk halkı da görsün.
AKP cephesinde bütün bunlar olurken muhalefet cephesinde işe başka bir gündem var.
DEVA, Gelecek, Demokrat, Saadet Parti yöneticileri Ankara havası eşliğinde göbek atıyorlar. Nasıl atmasınlar muhtar seçilme potansiyeli bile olmayan bu partiler, meclise 38 milletvekili soktular.
İYİ Parti de alacağını aldı.
HDP ise kitlesine hayal kırıklığı yaşatınca işler karıştı.
Şimdi parti içindeki gruplar birbirlerini yiyorlar.
Aynı durum CHP içinde geçerli…
CHP şu anda ikiye bölündü. Ekremcilerle Kemalciler kapıştılar.
Ekrem’le Kemal kapışınca sol medya içindeki köşe yazarları, gazeteciler saflarını belirlemeye başladılar.
Karşı tarafı yıpratma savaşı başladı.
Cumhuriyet, Sözcü, TELE1, Halk TV yorumcuları rakip gördüklerini yerden yere vururlarken
Türkiye iktidarını ele geçirme, tek adam rejimini sonlandırma işi ise bir başka bahara kaldı.
Yine baharlar geldiğinde iktidar yine karşı tarafa hediye edilmek üzere bu sorun rafa kaldırıldı.
Millet Cephesi iktidara gelemediği için emekçiler, Atatürkçüler ve özellikle CHP tabanı çok üzüldü.
Onlar hiç üzülmesinler, aslında ekonomik olarak hiçbir şey kaybetmediler.
Neden kaybetmediklerini anlamak için biraz geriye gidelim.
14 Mayıs yaklaştığı günlerde Millet Cephesi adına ekonomiyi yönetmek için her partiden iki kişi görevlendirilmişti.
CHP’den; Selin Sayek Böke, Faik Öztrak
Deva Partisi’nden; İbrahim Çanakçı, Burak Dalgın
Demokrat Partisi’nden; Bülent Şahinalp,Ali Arif Aktürk
Gelecek Partisi’nden; Kerim Rota, Serkan Özcan
İYİ Parti’den; Bilge Yılmaz, Birol Aydemir
Saadet Partisi’nden Sabri Tekir ve Musa Öztürk
“Yukarıda yer alan kişilerle Mehmet Şimşek’in ortak özellikleri nelerdir?” sorusuna verilecek en kestirme yanıt şudur:
Hepsi de eğitimlerini Batıda yapmışlar ve İMF ve Dünya Bankası’nda görev yapmışlar.
Yani, İMF ve Dünya Bankası görevlileri…
İsteyen ve merak edenler bi zahmet bu kişilerin özgeçmişlerine baksınlar ve kendi gözleriyle görsünler.
Bu gibi binlerce örnekten yola çıkarak, “Emperyalizm, bir ülkenin iktidarını belirlerken onun muhalefetini de belirler.” diyoruz.
Yukarıda yer alan 12 iki dev adam iktidara gelseydiler Türkiye’de Mehmet Şimşek gibi İMF Programını uygulayacaklardı. “Enkaz devraldık!” diyerek bizlere durmadan kemer sıktıracaklardı.
Emperyalizm; milliyetçi, Atatürkçü, Müslüman, Muhafazakar, Etnik Milliyetçi, sosyalist kılıklarla içimizde var olarak gündelik yaşamımızı yönetiyor.
Gerçeğinle sahtesini ayırmadan doğru mücadele de verilmez, iktidara da gelinmez.
Öncelikle de işe CHP’den başlamak gerekir.
CHP içindeki işgalci çete kovulmadan bir yere varılamaz.
Şu anda Genel Başkanlık koltuğu için güreşen Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu arasında bir fark yoktur.
İkisi de İMF’nin Dünya Bankası’nın adamlarıdır.
İkisinin de kıçlarına tekmeyi vurup partiden kovmadan ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmadan ve doğru bir programa sahip olmadan bir yere varamayız.
