1886 yılında Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi. Kendi başına okuma-yazmayı öğrendi ve Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Paris’e Siyaset Bilimi okumaya gitti. Kendisi makine mühendisi olmak istiyordu. Otoriter bir kişi olan annesinin bu isteğini geri çeviremediğinden dolayı protesto anlamında sakal bıraktı. Sakallı halinden ötürü adı, Sakallı Celal’e çıktı. Lakabına uygun olarak ömür boyu sakal bıraktı.
Fransa’dan döndükten sonra Galatasaray Lisesi’nde çalıştı.
Öğretmeni olan Okul Müdürü Tevfik Fikret’ten çok etkilendi.
Tevfik Fikret’in bir dizesinde söylediği, “Hak bellediğin bir yolda yalnız gideceksin” prensibine ömür boyu sadık kaldı.
Fransa’daki eğitimi sürecinde benimsediği aydınlanma düşüncesini içselleştirerek buna uygun yaşadı. Türkiye’yi geriye götüren ve toplumsal gelişimin önündeki fikirlerle, davranışlarla mücadele etti.
Paylaşımcı bir insandı.
Ustabaşı olarak çalıştığı fabrikada işçilere para yardımı yaptığı için, “komünist” olarak şikayet edilir ve evini polis basar. Polis, evde “komünist yayınlar” arar fakat bulamaz. Bunun üzerine Sakallı’ya, “Komünist neşriyatları” nereye sakladığını sorarlar.
O da parmağıyla başını işaret ederek, “İşte buraya” der.
Sakallı Celal ütopik bir sosyalistti.
Sosyalist inançlı biri olarak Atatürk’ün bu ulusun karanlıktan, cehaletten kurtulması ve her alanda çağı yakalayabilmesi için yaptıklarının değerini çok iyi biliyordu.
1962 yılında ölmeden önce yakınlarına, “Mustafa Kemal’i seviyorum. Ona olan tahmin edilmeyen güçlü özlemimle ölüyorum. Onu öpmek, koklamak isterdim.” demişti.
Öldükten sonra vasiyeti gereği Tevfik Fikret’in yanına gömüldü.
Sakallı Celal’in herkes tarafından bilinen ve yeri geldiğinde kullanılan ünlü sözleri de vardır.
- Bu kadar cehalet, ancak tahsille mümkün olur.
- Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.
Sakallı Celal’in bir başka sözü daha vardır. Üstad, o sözünde şöyle der: “Türkiye’de aydın geçinenler Doğu’ya doğru giden bir geminin güvertesinde Batı yönüne koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar.”
Cumhuriyet döneminde kendi özgünlüğü içinde yaşamış Sakallı Celal’i bana, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir kez daha hatırlattı.
Bildiğiniz gibi Kılıçdaroğlu ve ekibi, partiyi sürekli olarak sağa çekmişlerdi ve bu politikayı da kitleselleşme, büyüme kavramlarıyla açıklayarak dincileri, sağcıları partiye doldurmuşlardı.
Özgür Özel ise, Kılıçdaroğlu döneminden farklı bir yol izleyeceklerini belirterek, “Sol, sosyal demokrat politikalarla sağa açılacağız.” dedi.
Kılıçdaroğlu ve Özel, her ikisi de sağa açılmayı çok önemsiyorlar.
Her ikisinin de partinin sağa kaymasında emekleri çoktur ve her ikisi de birlikte görev yaptılar.
Şimdi Özgür Özel, yana yakıla Kemal Kılıçdaroğlu döneminden farklı bir yol izleyeceğini anlatmaya çalışıyor ama yaptıkları, onun samimiyetsiz biri olduğunu ele veriyor.
Bu, “sol, sosyal demokrat politikaları” hayata geçirmek için çevresine istiflediği ekonomistlerin, uzmanların hepsi piyasacı, hepsi de liberal ekonomilerden yanadır.
Tümü de kamucu politikaların düşmanıdır.
Avrupa’daki sosyal demokrat partiler, piyasacı olduklarından ve küresel politikaları desteklediklerinden dolayı halkın desteğini yitirerek battılar.
Özgür Özel de küreselcilerin sağa giden gemisine binmiş, güvertede sola doğru koşarken, “Adalet, özgürlük, eşitlik, yoksulluk” diye bağırarak solculuk yaptığını sanıyor.
Sakallı Celal, sağ olsaydı ve bu durumu görseydi mutlaka unutulmaz bir söz daha Türkçemize kazandırırdı.