Ekrem İmamoğlu’nun, Benyamin Netanyahu’nun ve Trump’un sevgili dostu olan VenezuelalıMaria Corina Machado, kendisinden bekleneni yaparak kimseyi şaşırtmadı.
Nobel Barış Ödüllü Machado, Venezuela ordusundaki askerlere seslenerek “Elinizdeki silahları bırakarak teslim olun.” dedi.

Trump’ın parmak kuklasına da bu sözler yakışırdı doğrusu.
Venezuela güvenlik güçlerine seslenen Machado, ayrıca şunları da söyledi:
Bu suç rejiminin emirlerine hâlâuyanlara sesleniyorum: Kendi halkınız için istediğiniz şey bu mu? Bu vahşeti işledikten sonra huzurla uyuyabiliyor musunuz? Çocuklarınız, aileniz, ülkeniz için istediğiniz gelecek bu mu? Bu küçük kızın gözyaşları, tüm Venezuela’nın gözyaşlarıdır. Şunu çok iyi bilin: Eğer şimdi, tam da bu anda harekete geçmezseniz o acı çığlıklar sizi asla terk etmeyecek. Her gece başınızın içinde yankılanacak. Silahları indirin ve kendi halkınıza saldırmayın. Kahraman olun, suçlu değil. Aileniz için gururlu olun, utanç değil. Yaklaşmakta olan o gün geldiğinde bize katıl. Venezuela ve kardeşlerin seni bekliyor.
Biz bu konuşmaları bir yerlerden hatırlıyoruz.
Bu sese, kulaklarımız 100 yıl öncesinden aşina.
Bu ses, adım adım Ankara’ya doğru giden Yunan ordusuna destek olmak için padişah ve halifesinin Kuvayi Milliye askerlerine “Yunan ordusuna karşı direnmeyin! Moskof olan Kemal’i dinlemeyin! Padişahın emrine karşı çıkmayın!” diyen alçakların sesidir.
Kuvayi Milliye askerleri, ne padişahı, ne de onların kuklası olan din bezirganlarını dinlemeyerek ülkeyi düşman işgalinden kurtardılar.
Amerikanın maşası olan Machado, “Yaklaşmakta olan o gün geldiğinde bize katıl.” diyor.
“Yaklaşmakta olan o gün” dediği, Amerika’nın Venezuela’ya silahlı saldırı yaptığı gündür.
Amerika’nın silahlı saldırısı başladığında, “Haydi siz de bize katılın!” diyor sahibinin sesi.
İşte uşaklık budur!
İşte satılmışlık budur!
İşte kendi vatanına ihanet budur!
Emperyalizm, işte bu yüzden vatanına ihanet edenlere bol bol Nobel Ödülü dağıtıyor.
Amerika’nın silahlı müdahalesi ile Maduro iktidarı yıkıldığında neler yapacaklarını Amerikan köpeği Machado, aşağıdaki videoda ne güzel anlatıyor.
Kısaca söyleyecek olursak Machado, Venezuela’yı küresel çeteye yağmalatacak.
Dünyanın en zengin petrol yatakları, Sam Amca’nın eline teslim edilecek.
Değerli madenler olarak ne varsa yağmalanacak.
Venezuela kıyıları aynı Gazze kıyıları gibi turizme açılacak.
İyisi ben aradan çekilerek sizi Amerika’nın sesiyle baş başa bırakayım.
Altta yer alan fotoğraf 2002 yılında Beyaz Saray’da çekilmiş.
Fotoğrafta eski ABD Başkanı George W. Bush ile Maria Corina Machado görülüyor. O yıllarda Venezuela’da yapılan seçimleri denetlemek için Amerika tarafından kurulup finanse edilen bir “bağımsız, demokratik sivil toplum grubu” oluşturulmuştu. Bu gurubun yasal temsilciliğini Sümate’ adlı kurum yapıyordu. Maria Corina Machado da bu örgütün lideriydi.
Machado, efendisinin gözlerine nasıl da bakıyor.
Adam olacak işbirlikçi, efendisinin elini tutarak kendisine çekmesinden ve “İşte sizin aradığınız uşak benim! Bende size yararlı olacak pek çok meziyet var.” der gibi bakmasından belli olur.

Beyaz Saray’daki Oval Ofis’e temiz girip, temiz çıkan kimse az bulunur.
Amerika’nın sömürgesi olan ülkelerde, şu Machado gibi uşaklardan ne kadar da çok var değil mi, a dostlar?
Machado zihniyetinde olan; Müslüman, Milliyetçi, Liberal, Özgürlük aşığı, Sosyal Demokrat, hatta komünist olanlar bile var.
Ama bana soracak olursanız, hepsinin dokunduğu iplik aynıdır.
Farkları sadece renklerindedir.
Amerikan uşağı Machado, Nobel Barış Ödülünü kazandığı zaman hapiste yatan İmamoğlu, çarçabuk bu işbirlikçiye kutlama mesajını neden gönderdi dersiniz?
İşte şu aşağıdaki fotoğrafların anlattığı gerçekler yüzünden.
İngiltere’de bir ev…
Ev deyip geçmeyin.
Sevr Anlaşması metninin yazıldığı evdir o ev.
Bu eve girip İngiltere’ye bağlılık yemini etmeyen politikacı, ülkesindeki politika basamaklarını kolay kolay tırmanamaz.

İngiltere’ye giden İmamoğlu da evin başkanı ile kapıda hatıra fotoğrafı çektirmiş.
Sonra iki dost, içeri girip bir masa etrafında sohbet etmişler.
Oradan buradan, Türkiye’den, dünyadan konuşmuşlar.

Önde oturanlara baktıktan sonra duvardaki fotoğraflara da dikkatli bakmanızı öneririm.
Bizim Abdullah Gül, yani İngiltere Kraliçesinin eteklerini toplayan şahıs, eliyle saçlarını tarıyor.
Sevr Anlaşması metnini yazan kurumun duvarında iftiharla yerini almış.
Ne tesadüf, Ekrem İmamoğlu İstanbul Belediyesi koltuğuna oturduktan sonra çalışma arkadaşlarını Abdullah Gül’le birlikte çalışanların arasından seçti ve onları yüksek makamlara getirdi.
Demek ki, Ekrem İmamoğlu ile Abdullah Gül arasında görülmeyen bir bağ var.
İkisinin ortak kesişim kümesi, Chatham House mudur?
Bence tartışmaya değer bir soru…
Ekrem İmamoğlu, şu anda CHP’nin fiili lideridir.
Atatürkçü kitleler, haftada 2 kez yapılan mitinglerde “Adayımız İmamoğlu” diye bağırdıklarında aslında perde arkasında yer alan Abdullah Gül’e de destek vermiş olmuyorlar mı?
Bence oluyorlar.
Ah politika!
Ne kirli şeysin sen!
Sen mi kirlisin?
Yoksa seni kirli elleriyle tutanlar mı kirletiyor, bir türlü karar vermedim.
Ama bildiğim bir şey varsa o da şudur; politika sahnesinin arkasında yer alan gizli alanlarda, ne pis işlerin çevrildiğine tanık olsak duyduğumuz tiksintiden dolayı midemiz bulanır, kusarız.
Venezuela dedik, Machado dedik, İmamoğlu dedik, Abdullah Gül’e kadar geldik.
Venezuela halkı elleri tetikte, kuzeyden gelecek saldırıyı bekliyor.
Bildiğim bir gerçek varsa o da milyonlarca insan, yağmacıların saldırısından dolayı acı çekecek ve hatta ölecek olmalarıdır.
Diğer bir gerçek ise, Venezuela olsun, Türkiye olsun, şu Machado, İmamoğlu, Abdullah Gül gibi politikacılardan yakamızı kurtaramadıkça “Kurtuluşun olamayacağıdır!”



