Eğitim

CÜBBE ,SARIK, KEP

Cübbe Sarık ve Kep üzerinden Türkiye’deki eğitim sistemine farklı bir bakış…

Anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim-öğretim kurumlarında dönem sonu,okul bitirme,mezuniyet törenleri düzenlenir. Bu törenlerde rengarenk cübbeler içinde diploma,belge vb. alınır,verilir.Törenin bitiminde de kare biçimindeki kepler neşe içinde havaya fırlatılır. Cumhuriyetin belli bir döneminde olmadığı halde sonradan eğitim kurumlarına adapte edilen cübbe giyme, kep atma törenlerinin tarihsel geçmişi nedir, Nereden çıkmıştır?

Kısaca uzatmadan söyleyecek olursak; Avrupa’da 12. Ve 13. Yüzyıllarda ilk üniversiteler kuruldu.Bu üniversitelerde okuyan öğrenci ve öğretim üyeleri aynı tipte giysiler giyiyorlardı. Öğrencilerin iyi bir hristiyan olması istenildiğinden cübbeleri de papaz cübbesiydi. Öğrenciler eğitime başlamadan önce kiliseden uymaları gereken emirleri alıp,y emin ederek eğitime başlıyorlardı. Zamanla İngiltere’de Oxford, Cambridge öğrencileri için standart giysiler oluşturuldu. Cübbelere renk ayrımı standart getirme ABD’de gerçekleşti. Aynı zamanda 1912’de Amerikan Deniz Harp Akademisi öğrencileri 4 yıl boyunca giydikleri keplerini havaya atarak bir geleneği de başlatmış oldular.

Türkiye’nin ABD etkisine girmesiyle birlikte devlet,özel tüm kurumlar Amerika’daki kurumların kötü bir kopyasına dönüştüler, dönüştürüldüler. En çok da eğitim kurumları bu furyadan nasibini aldılar. 1949 yılında CHP’li Nihat Erim parti kongresinde,daha sonraki bir tarihte de Demokrat Parti’li Celal Bayar, Türkiye’nin “Küçük Amerika” olacağını söyleyerek rota belirlemişlerdi. Bu rotaya uyan birçok parti iktidara geldi, gitti. Her iktidara gelen cumhuriyete,onu ayakta tutan değerlere bir kazma vurup, cebini doldurarak gitti.

Yıl 2019…
Bir de bakıyoruz ki; gerçekten “Küçük Amerika” olmuşuz. Amerika’da olan kola, hamburger, beyzbol, Süpermen, Kaptan Amerika, Örümcek Adam, Hollywood, Ford… Say sayabildiğin kadar. Amerika’da ne varsa her şey ama her şey Allah’a şükür Türkiye’de de var. Üstüne üstlük, yakın zamanda Başkanlık Sistemimiz bile oldu. Pek yakında eksik kalan “Eyalet Sistemi”ni de iktidar ve muhalefet partilerinin gayretleriyle getirip uygulayacağız evvel Allah!…

Durum böyleyken baştaki konumuza dönecek olursak; Anaokulundan üniversiteye kadar tüm okullarımızda aynı Amerika’da olduğu gibi- yavrularımız papaz elbiselerini giyip keplerini havaya fırlatınca çok çok çağdaş, medeni insanlar oluveriyoruz.

Bizler çağ atlayıp dururken gerici,yobaz, çağ dışı yakıştırmalarına uğrayan dindar kesim de bu kampanyadan geri kalır mı? Kalmaz elbette… İmam-hatiplilerde papaz elbiselerini giyerek koştura koştura bu medeniyet kervanına katıldılar. Cübbe de, türban üstüne takılan kep de çok yakışıyor mü’min bacılarımıza…

Bütün dindarlar aynı davranış içindeler mi?

Hayır!

Arada bir çıkıntılık(!) yapıp “…hayır biz papaz elbiseleri giymek istemiyoruz. Bizim giysimiz cübbe ve sarıktır.” diyenler oluyor. Bu serzenişler,  mızıklanmalar diğerlerinin çıkardığı gürültü ve hengame içinde kaybolup gidiyor. Belki hatırlarsınız 3-4 yıl önce İstanbul Pendik Milli Eğitim Müdürlüğü, mezuniyet törenlerinde kep ve cübbe giyilmesini yasaklamaya kalkınca onlara haddini bildirme görevi Mahir Çayan’ın “manevi yoldaş”larının çıkardığı Birgün Gazetesi’ne düşmüştü. “Ne yani kep atmayıp da takke mi atalım?” anlamında bir başlık atmıştı.

Eh! solcusu, sosyalisti böyle başlık atar da ilerici, çağdaş değerlere sahip eğitim emekçilerinin sendikası Eğitim-Sen durur mu? Sendikanın Pendik Şube Başkanı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada 4+4+4 Eğitim Sisteminin batı karşıtlığını teşvik ettiğini bu kararın çağdaş ve laik eğitimin sembolik değerlerinden uzaklaştırma amacıyla getirildiğini söylemişti.

Peh! Peh! Peh! Yavrularımız papaz elbiselerini giyerlerse laik, çağdaş insanlar olup “batı değerleri”nden de uzaklaşmamış olacaklar. Türkiye’de insanımıza dayatılan şey; ya batının yoz değerlerini benimseyeceksin ya da Araplaşacaksın! Başka bir yol, seçenek yok! Emperyalizmin gerici yoz kültürüyle Araplaşma arasında 1938’den beri Türk toplumu iyice preslendi. Sonunda Mankurt bir toplum yaratıldı. Cengiz Aytmatov’un “Gün Uzar Yüzyıl Olur isimli romanındaki kahraman, gördüğü özel işkenceler sonucu
bilincini yitirerek, kendisine yabancılaşarak efendisine kölece bağlanıp hizmet eden zavallı bir yaratığa dönüşür.
Mankurtlaşır.
Mankurt, kendi değerlerinin düşmanıdır.
Yaşadığı, savunduğu, uyguladığı efendisinin kulağına üfürdükleridir. Çevremize bakınca, toplumun her kesiminde bu Mankurtları görmüyor muyuz?

Ana okullarındaki minicik çocuklara,öğrencilerin geneline, muhtarlara, okuma-yazma kursunu bitirmiş yaşlı teyzelere cübbe kep giydirerek çağdaş, laik olunmadığı gibi, cübbe sarık giyerek de Müslüman olunmaz.

Cübbe ve sarığın Müslümanlık dışı hangi inancın giysisi olduğunu merak edenler biraz araştırırlarsa bir hayli ilginç sonuçlara varacaklarını buradan garanti ediyorum. Şimdi ; “Bu kadar ekonomik,siyasi , toplumsal sorun varken şimdi de ufacık bir cübbe ve kepe mi taktın ? Ne var bunda canım?” diyenler olabilir. Emperyalist kültür,hayatın her alanında bize değişik araçlar, metotlar kullanılarak sürekli biçimde beyinlere doldurulur. Bu ideolojik saldırı ve yıkıma karşı durmazsak sonunda “M.Çayan’ın yoldaşları!”nın, eğitim emekçileri sendikasının düştüğü duruma düşer” … kepi atıp da takke mi giyelim?’’ der dururuz. Okullarda cübbeyi, kepi olumlayanlar birçok okulda kutlanmaya başlanan Cadılar Bayramı etkinliklerine de katılarak ne kadar laik, Atatürkçü,sosyalist olduklarını bizlere hep birlikte kanıtlamış olurlar.

ABD’ yle 1945’te yapılan ilk antlaşma eğitim konusunda, Türkiye’yi ABD’ye bağlayan, teslim eden maddeler içeriyordu…

Sonuç olarak; Şu insanlık aleminde onurlu olarak yerimizi alacaksak, emperyalizmin bize dayatıp uygulattığı şeylerle değil, bu dayatmaları red ederek, hayatın her alanında güzel şeyler üreterek,kendimize benzemek olacaktır.

Yazar hakkında

Candan Yılmaz

Yorum bırak

5  ⁄  5  =  

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.