Medya

Kendisi İçeride, Fikri İktidarda

Altı Ok’u uçurumdan aşağı atan CHP yönetimi, kendisini yok edecek süreci savunmakta ısrar ediyor.

PKK Başkanı Abdullah Öcalan, örgütün fesih bildirisinde “Partimiz PKK; kaynağını Lozan Anlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı.” demişti.

Bu cümleden hareket eden DEM Parti eş sözcüleri, her ağızlarını açtıklarında “100 yıllık inkâr ve imha siyasetine” karşı siyasi taleplerini art arda sıralıyorlar.

Peki, PKK ve DEM sözcüleri ne istiyorlar?

  • Atatürk’ün ve Cumhuriyetçi kadroların kurduğu Türk ulus devletinin son bulmasını,
  • Kürtlerin varlığının Anayasal teminat altına alınarak Türklerle birlikte kurucu ulus olduğunun kabul edilmesini,
  • Kürtlerin ve Türkiye’deki tüm azınlıkların, kendi anadillerinde eğitim alabilmelerini,
  • Yönetim biçimi olarak adem-i merkeziyetçiliğin uygulanmasını, buradan hareketle AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konan çekingelerin kaldırılarak Kürtlere özerklik verilmesini,
  • Yukarıdaki talepleri içeren yasaların acilen yapılmasını ve yeni yazılacak Anayasada bu taleplerin yer almasını istiyorlar.

Bu taleplerin gerçekleşmesi halinde; yeni bir devletin kurulacağı, Türklerin ulus devlet kurma haklarının elinden alınacağı, Atatürk’le birlikte Cumhuriyet değerlerinin de ortadan kaldırılacağı gün gibi ortadadır. Yeni yazılacak Anayasada “Türkler, Kürtler, Araplar” nakaratı da yer aldığında “ilk dört maddenin” olamayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. Balığı kapta yavaş yavaş ısıtarak öldürmeyi aklına koymuş üçlü ittifakın (AKP+MHP+DEM), söylediği yalanların arasından bu art niyet açıkça sırıtıyor.

AKP, MHP ve DEM Parti, ne istediklerini bilerek adımlarını kararlılıkla atarlarken bu işte en çok zorlanan ise CHP oluyor.

Emperyalizmin CHP’nin başına musallat ettiği sosyal demokrasi düşüncesi ve CHP’nin dönüştürülmesi politikaları, yıllar içinde kökleşerek kendine uygun kadrolarını yarattı. Batı sisteminin besleyip büyüttüğü Kürtçü bölücülük, Kılıçdaroğlu ekibiyle birlikte partide kendine bir yer buldu. Son 15 yıl içinde kadrolaşan dönüşümcü kadrolar, önümüzdeki günler içinde yapacakları kurultayda yazdıkları programı delegelere onaylatacaklar. Kongrede, bu Cumhuriyet düşmanı programa karşı çıkacak bir tane bile delegenin olacağını sanmıyorum. Oy birliği ile onaylanacak CHP Programı’nda ne yazıyor?

Atatürk devrimlerinin ve Altı Ok’un pas geçildiği bu programda; PKK çevrelerinin dillerine doladıkları eşit yurttaşlık ve anadilde eğitim, şöyle savunuluyor.


Demokratikleşme, toplumsal sorunların
eşit yurttaşlık temelinde çözümü için elzemdir. Kürt sorununda kalıcı çözüm; terörün sona ermesiyle birlikte eşitlikçi, katılımcı, demokratik bir siyasi ve toplumsal düzenin kurulmasıyla sağlanacaktır. Herkesin kendini ülkenin eşit yurttaşı olarak hissedebilmesi esastır. Bu yaklaşımla tüm yurttaşların anadilini öğrenme, kulanma ve geliştirme hakkına saygı gösterilecek; kimsenin kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramasına ve toplumsal olarak dışlanmasına izin verilmeyecektir.

“Kürt Sorununun” çözülmesinin demokrasiyi içerdiği ve eşit yurttaşlığın gelmesiyle birlikte ülkede demokratik bir cumhuriyetin kurulacağı koskoca bir yalandır.

Bu yalanı, Kürt çevreleri her gün tekrar ederek kafalara iyice kazıdı.

CHP’nin sosyal demokrat yöneticileri de bu uydurulan masala inanarak programlarına yazmışlar.

Şaşkın liberaller, cahil sosyalistler ve onlara inanmış bazı kişiler, “ülkenin doğusunda demokrasi, batısında otokrasi olmaz.” diye bas bas bağırıyorlar.

Neden olmasın, böyle yazılmış bir doğa kuralı mı var?

Ülkedeki otokrasinin, son zamanlarda doğuda demokrasiyi, batıda ise otokrasiyi uyguladığını görmüyor musunuz?

Tüm dünyada göreceli burjuva demokrasilerinin terk edilerek faşizan yönetimlere geçildiğini görmüyor musunuz?

Orta Doğu’da, Kafkaslarda, Asya’da demokrasinin uygulandığı kaç tane ülke var?

Şimdiki dönem; Şii Cinping, Putin, Aliyev, Erdoğan, Prens Selman, Netanyahu, Trump gibi liderler dönemidir. Kitlelerin sürüleştirilerek, ayrıştırılarak, yoksullaştırılarak yönetildiği bir dönemin içindeyiz. Etnik ve mezhep temelli bölünme üzerinden kurulacak olan yeni Osmanlıcı yönetimin demokrasiyi dışarıda bırakacağını görmek için illâ sosyolog mu olmak gerekir?

Yeni kurulacak devlette CHP’ye asla yer olmadığını, ne zaman anlayacak bu kafanız?

PKK’nın savunduğu özerklik talebi de CHP Programında şöyle savunuluyor:


Yerel yönetimlerin kurumsal kapasiteleri; insan kaynağı, mali imkanlar ve yönetim süreçleri bakımından güçlendirilecektir. Avrupa Yerel Yönetimler Şartı hayata geçirilecektir. Bu sözleşme çerçevesinde yerellik ilkesi Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu şekilde uygulanacaktır.

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, bir etnik gruba o bölgenin ekonomik kaynakları hakkında yetkili kılıyor. O etnik gruba; parlamento kurma, ayrı bayrak sahibi olma, güvenlik güçleri oluşturma, ordu kurma, kendi bölgesinde eğitim yapma hakkı tanıyor. Bu yüzden geçmiş hükümetler, bu tür maddelere çekince koymuşlardı. Bizim Atatürkçü(!) sosyal demokratlar, hiçbir çekince koymadan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı onaylıyorlar. Bu kuralın en güzel uygulandığı yer Kuzey Irak’taki Barzanistan’dır. Barzanistan’ın; ordusu, bayrağı, parlamentosu, başkenti, çıkardığı petrolü her şeyi var.

İstenilen, Türkiye’de de yeni yeni Barzanistanların kurulmasıdır.

Kuzey Suriye’de de kurulacak adem-i merkeziyetçi yönetim de bu ilkelere göre şekillenecektir.

ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail Suriye’de böyle bir devlet modelini oturtmak için çalışmalar yürütüyorlar. Daha geçen hafta Irak’ın kuzeyinde Irak Kürtleri ile Suriye Kürtleri bu konuları görüşmek için bir araya geldiler. Bu yapılan toplantıya DEM’den Cengiz Çandar gibi Amerikancılar da katıldılar. Irak, Suriye ve Türkiye Kürtleri Batılı ülkelerin rehberliğinde Orta Doğu’da kurulması planlanan 2. İsrail’in kurulması yollarını tartıştılar.

Türkiye’de de bu çalışmalara paralel olarak yaklaşık bir yıl önce “Terörsüz Türkiye” kampanyası başlatılmıştı.

CHP’nin Batı tarafından devşirilmiş sosyal demokrat yöneticileri, bu açılım sürecinin merkezinde yer alarak AKP, MHP, DEM ittifakının değirmenine su taşıyorlar. Öcalan’ın ayağına gitmemeleri, kimseyi yanıltmasın. Onlar Meclis’in Öcalan’ı muhatap almasına karşı değiller. Aynı Yeni Yol Grubu gibi, Meclis’in teknolojik araçları kullanarak Öcalan’la birlikte çalışma yapmasını hararetle destekliyorlar. Kürtlerin (etnik milliyetlerin- mezheplerin) yeni yazılacak Anayasada “eşit yurttaş” olarak yer almaları halinde, anadilde eğitimin sağlandığı ve özerkliğin kurulduğu koşullarda ne Atatürk kalır ne de Cumhuriyet.

CHP, yıllar içinde uluslararası kapitalizmin Türkiye’deki uzantısına dönüşerek karşı devrimci cephede yerini aldı.

CHP’yi yöneten çete, kendisini de yok edecek sürece bile bile onay veriyor.

Ekrem İmamoğlu, eşit yurttaşlığı esas alarak yaptığı son duyuruda “…sürecin taraflarına bir kez daha milletimizin huzurunda seslenmek istiyorum: Bize ne yapılırsa yapılsın süreç ‘bugün’ başarıya ulaşsın diye elimizden geleni yapmaya hazırız.” dedi.

Ekrem İmamoğlu bu açıklamayla karşıdaki üçlü ittifaka açık çek verirken “Bizi ister lime lime doğrayın, isterseniz asın, isteseniz partimizin kapısına kilit vurun, isterseniz bizi seçime sokmayın ama biz, sizin Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihe gömme çalışmalarınıza kayıtsız şartsız destek olacağız.” diyor.

CHP’yi yöneten çete, niyetini hiç saklamadan açıkça ortaya koymasına rağmen Erdoğan karşıtlığından dolayı bir adım ötesini göremeyen Cumhuriyetçi kitleler halâ oynanan oyunu göremiyorlar. Uzun yıllar AKP iktidarını ayakta tutan Kılıçdaroğlu ekibinin karşı devrimci yüzünü bugün gören CHP kitlesi, aynı ekipte yer alan ve aynı görüşleri savunan Özgür Özel, İmamoğlu gibileri ise omuzlarda taşıyor.

Lenin, “Kitleler, birçok şeyi kendi deney ve tecrübesiyle öğrenirler.” demişti. Piro Kemal’in emperyalizmin bir projesi olduğunu görebilmesi için 15 yıl boşa zaman tüketildi. İmamoğlu, Özgür Özel gibi yüzlerce yöneticinin; CHP’nin, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in de düşmanları olduğunu, iş işten geçince mi anlayacaklar?

Ne yazık ki, gidişat onu gösteriyor.

Burada aydın eksikliğinin nelere yol açtığını açıkça görüyoruz.

Ne yazık ki bölgeyi, siyaseti, dünyayı doğru okuyup kitleleri aydınlatacak aydınlardan yoksunuz.

Kişiler üstünden siyaseti açıklamaya çalışan gazetecilerin, efendilerinin istediği şekilde konuştuğuna tanık oluyoruz. Maaşa bağlanan gazeteciler, her akşam televizyonlarda Netanyahu’nun istediği şekilde konuşarak “Kürt Sorununu” akıllarınca çözüyorlar.

ABD’nin kurduğu ve 50 yıldır Orta Doğu’da mikser görevi yapan PKK ve onun lideri, bebek katilliğinden “Kurucu Önderliğe” terfi ettirildi.

Öcalan, böbürlenerek “Erdoğan’a, Bahçeli’ye ne yapılması gerektiğini ben kavrattım.” diyor. “Türkiye’de tıkanmış olan siyaseti ben açıyorum.” diyor. “Orta Doğu’daki yeni paradigmayı ben kurguluyorum.” diyor.

Kimse çıkıp da bu söylenenlerin bir emperyalizmin-siyonizmin bir projesi olduğunu, Apo gibi piyonların satranç tahtasında fazla bir değer taşımadıklarını söyleyemiyor.

Önümüzdeki günler içinde Öcalan’ın, Demirtaş’ın ne dediğini tartışıp duracağız.

Uluslararası kapitalist çetenin, Selahattin Demirtaş’ı Kürtlerin aynı zamanda Türklerin de kurtarıcısı olarak piyasaya sürme hazırlıkları yaptığını görüyoruz. Korkarım yeni dönemin yeni kurtarıcı kahramanları; Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibiler olacak.

Öcalan, Demirtaş ve Kavala içerideler ama fikirleri iktidardadır.

Komisyonda bir araya gelen tüm partilerin savundukları fikirler, bu adını saydığım tutukluların da yıllardır savundukları fikirlerdir.

Koyunlara sırtlanların kurtarıcı diye tanıtıldığı yeni bir döneme giriyoruz.

Yeni dönemin koyunlara ne gibi bir yarar getireceğini ise yaşayarak göreceğiz.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

  +  85  =  88

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.