Genel

Atlantik’ten Kaçarken Avrasya’da Boğulmak…

Siyasetle ilgilenen kişiler Aleksandır Dugin’i yakinen tanıyacaklardır fakat henüz tanımayanlar için kısaca bilgi vermek gerekirse;

  • KGB Başkan Yardımcısı bir baba ve felsefe profesörü annenin çocuğu…
  • Amerikan karşıtı…
  • Yeltsin’in ABD yanlısı politikalarının sert muhalifi…
  • Rus Devlet Üniversite’sinde kürsü başkanı…
  • Kremlin’in “derin” adamı, Putin’in sağ kolu…
  • “Avrasyacılık” akımının kurucusu ve fikir babası…

Eh! Hâliyle, Türkiye’deki “ Avrasyacıların en önde geleni” Doğu Perinçek’in en sıkı dostu…

Olan bu “derin” adam Türkiye’ye sık sık gelerek değişik siyasi çevrelerle temaslar kurmaktadır. Diğer taraftan Aydınlık Gazetesi’nde konuk yazarlık yapmaktadır. Türkçe’ye çevrilmiş kitapları vardır. Bu yazıda, ilk baskısı 2003 yılında yapılıp, Küre Yayınları’ndan çıkan “Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım” adlı kitabı ele alınarak değerlendirilecektir. Bu kitabı dünya politikalarını anlama ve kavrama açısından her Türk aydınının mutlaka okuması gerekir. Bu kitapta Dugin, Kremlin’in penceresinden bakarak dünyayı ve yakın coğrafyayı değerlendirerek yeni yaklaşımlar sunmaktadır. Konunun anlaşılabilmesi açısından alıntılar biraz uzunca tutulacaktır.


Dugin’den önce Türkiye’de “Avrasyacı” düşüncelerin en ateşli savunucusu olan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek konuyla ilgili ne diyor, bir bakalım:

Avrasya Sürecinde Tarihsel Mevzilenme – Doğu Perinçek- Ağustos 2017:

Atlantik sistemi, Kemalist Devrim sürecine son vermişti. Türkiye, ABD emperyalizmine bağlanarak devrimini yitirdi. Avrasya, Kemalist Devrimi tamamlama sürecinin iklimidir. Vatan bütünlüğü, terörün temizlenmesi, üretim ekonomisi, laiklik ve aydınlanma, hepsi Avrasya ilişkileri içinde hayata geçirilebilir. Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Suriye, Türkiye’de Atatürkçü yönetim istediklerini açıklıyorlar. Bu ülkelerle işbirliği süreci, Türkiye açısından kaçınılmaz olarak Kemalist Devrimi tamamlama gündemi için elverişli bir ortam anlamına geliyor.

Aynı makaledeki başka bir bölümde Perinçek şu ifadelerde bulunmaktadır:

…Bütün dünyanın saptadığı üzere, Türkiye’de biricik Avrasyacı parti, Vatan Partisi’dir. Vatan Partisi, Avrasya Seçeneğine dünya ölçeğinde yön veren partilerin başında gelir…

Dünya ölçeğinde Avrasyacı politikalara yön verdiğini iddia eden Vatan Partisi ve onun tartışılmaz önderi Doğu Perinçek’in konuyla ilgili sözlerine daha sonra dönmek üzere şimdi de Aleksandr Dugin’in ifadelerine yer verelim:

Jeopolitik Kaderdir – Kara ve Denizin Mücadelesi

Jeopolitik temelde bütün devlet ve kültürleri iki tipe – kara ve deniz – ayırır. Bu, jeopolitiğin birinci yasasıdır. Jeopolitikçiler, denizciliğe isnat eden deniz medeniyetlerinin ve kültürlerinin çoğu zaman piyasa ekonomisine sahip olduklarını ve siyasette liberal-demokratik düzene ağırlık verdiklerini kaydetmişlerdir. Bunun aksine, kara devletleri, piyasa dışı ( planlı veya kısmen planlı ) ekonomileri ve sınırlı demokrasiyi veya genellikle toplumun hiyerarşik yapılanmasını tercih etmektedirler.
Kadim zamanlarda bu karşı durmanın örnekleri şunlardı: tüccar Kartaca hiyerarşik Roma’ya karşı, demokratik Atina militer, münzevi Sparta’ya karşı.
Sonraları deniz medeniyetinin önderliği İngiltere’ye ( daha sonra ABD’ye ) geçti. Almanya, Avusturya- Macaristan ve Rusya gibi devletler de kara devleti olmaya devam ettiler.
Tedricen Kara ve Deniz jeopolitik ilişkisi, Batı ve Doğu ülkelerinin zıtlaşması şeklinde pekişti. Batı ve bilhassa Batı medeniyetinin ileri karakolu olan ABD, piyasa mantığını son haddine kadar götürürken, Avrasya ve Doğu devletleri gelişmenin başka yollarını arıyorlardı. (Sovyetlerin sosyalizm denemesi, bu arayışa tamı tamına uygun düşmektedir). 20. Asrın ikinci yarısından itibaren dünyanın jeopolitik haritası kesin olarak iki kampa paylaştırıldı: SSCB eksenli Avrasyacı Doğu Bloku ve ABD eksenli Atlantikçi Batı Bloku. Önce gazeteciler, sonra da politikacılar bu durumu ‘soğuk savaş’ olarak adlandırdı ve bu terim yaygınlık kazandı. Küresel gerilimin temelinde salt ideolojik saiklerin (sosyalizm ve kapitalizm kavgası ) bulunduğu sanılmaktaydı. Bununla beraber, jeopolitikçiler hatta ‘soğuk savaş’ mefhumunun henüz mevcut olmadığı 20. Asrın ikinci yarısından epey önce dahi, Anglo-Sakson, Atlantikçi deniz medeniyetinin Avrasya’nın kara devletleriyle kaçınılmaz surette karşı karşıya geleceğini söylemişlerdi (hem de ideolojik ihtilaflara hiç bakmaksızın öngörmüşlerdi). Atlantikçilik ve Avrasyacılığın karşı karşıya bulunması, Doğu ve Batı aynı ideolojik değerleri kabul etse bile, başlıca kültür-medeniyet mülahazaları hasebiyle kaçınılmazdır. Jeopolitik, er veya geç istediğini elde edecek ve iki küresel kutup arasında muhakkak jeopolitik bir çatışma kendini hissettirecek ve şiddetlenecektir. Bunun da sorumlusu, çeşitli şahısların veya ‘ militarist’ eğimli siyasetçilerin (“şahinler”) kötü niyetleri değil, mekan ve doğanın objektif mantığıdır.
Böylece, 20. Yüzyılda tüm dünyanın Varşova Paktı ve NATO ülkeleri olarak iki stratejik kampa bölünmesi, ideolojik zıtlığın değil, ‘siyasi coğrafya’nın temel yasalarından hasıl olan salt jeopolitik karşıtlığın sonucuydu.

Dugin açıkça Sovvetler Birliği’nin dağılmasından sonra bile Rusya’nın jeopolitik konumunun etkisiyle Atlantikçilerle kutuplaşmalarının kaçınılmaz olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Dugin kitabında “Trilateral” olarak tanımladığı dünyayı yöneten gizli bir örgüte değinerek aşağıdaki paylaşım haritasına yer vermektedir:

1973 yılında ABD’nin beyin takımında yer alan David Rockefeller, Henry Kissenger ve Zbigniew Brzezinski’nin kurduğu “Trilateral” denilen bu gizli örgütün stratejik hedefleri kitapta Dugin tarafından konu edilerek haritada 4 numara ile gösterilen ve bir kara devleti olan Rusya Federasyonu’nu ablukaya almak amacıyla, başını ABD’nin çektiği Atlantik cephesinin Amerika, Avrupa ve Okyanusya kıtalarına konuşlanmakta olduğu tespit edilmektedir. Bu haritanın, tekdünyacı jeopolitiğin esası olduğu belirtilerek bugünün siyasi şekillenmelerini anlamada büyük rol oynadığı vurgulanmaktadır.

Diğer taraftan Dugin’in kurguladığı Trilateral projeye karşı hedeflediği stratejik ittifakta Avrupa ve Okyanusya, Rusya Federasyonunun yanında yer almaktadır. Bu oluşumda Avrasyacı jeopolitiğin temelini Rusya Federasyonunun teşkil ettiğinin altı özellikle çizilmektedir.

Dugin’e göre Avrasyacı Birliğin oluşabilmesi için hangi koşulların yerine gelmesi ve hangi politikaların izlenmesi gerektiği hususu, bu tezler kapsamında Ruslara nasıl bir rol biçildiği, kendilerini nasıl konumlandırdıkları, Türkiye’ye, Türk Cumhuriyetlerine, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk asıllı halklara, Çin’e ve Asya Ülkelerine nasıl yaklaştıkları bakımından ele almakta fayda vardır.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

  +  50  =  51

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.