Genel

Atlantik’ten Kaçarken Avrasya’da Boğulmak…

Dugin, söz konusu kitabunda Çarlık Rusya’sı ve Sovyetler Birliği dönemlerinde Rus halkının önder ve belirleyici konumda olduğu gerçeğinden hareketle Avrasya oluşumunda da aynı misyonu sürdürmesi gerektiğini şu cümleleriyle ifade ediyor:

…Birincisi, Rus halkı (=Rusya) Avrasya’nın kuzey doğu bölgelerinin kontrolünden sorumludur…

…İkincisi, Rus halkı (=Rusya) Katolik-Protestan Batı’dan ve orada gelişen Hırıstiyanlık sonrası medeniyetten farklı bir din ve kültüre sahiptir… Dolayısıyla, Rus halkının stratejik menfaatleri Batı karşıtı (ki bu, Rus medeniyeti kimliğini korumanın bir gereğidir) bir yönelime sahip olmalıdır. Hatta ileride medeniyet yayılmacılığı bile mümkündür…

…Üçüncüsü, Rus halkı(=Rusya) hiçbir zaman mono-etik ve tek ırklı devlet kurmayı kendine bir hedef olarak seçmemiştir. Rusların misyonu evrensel karakterde idi. Bu nedenledir ki, onlar planlı şekilde İmparatorluk kurma tarihine girdiler. Bunun sınırları, daha fazla bölgeyi, dini, kültürü, halk yığınlarını içine alarak devamlı genişlemiştir. Rusların bu planlı ve açıkça ifade edilmiş ‘ yayılmacılığını’ tarihin tesadüflerinden saymak abes olur. Bu ‘ yayılmacılık’, Rus halkının tarihi varoluşunun ayrılmaz bir parçasıdır ve onun medeniyet misyonu niteliği ile sıkı sıkıya irtibatlıdır…

…Dördüncüsü, Rus halkı(=Rusya)….Rusların her şey ve herkes ile irtibatları vardır. Bu yüzden son değerlendirmede, Rus halkının menfaatlerini, ne Rus halkı, ne Rus İmparatorluğu ve ne de tüm Avrasya ile sınırlamak mümkündür…

…Rus tarihinde ‘ulus-devlet’ meydana gelmemiştir. 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da bu model kök salmaya başlarken, Rusya vargücüyle direnmiştir. Çarlık rejimi, Avrupa örneğine bazı tavizler verse de, EMPERYAL YAPISINI azami düzeyde muhafaza etmeye çalışmıştır…

…SSCB bir ulus-devlet olmadı. Ölçüsüz dış şekillere bürünmüş ve normal burjuva toplumlarına has ‘yasaların diktatörlüğü’ne saplanıp kalan geç Çarlık modellerine karşı koyan EMPERYAL MİLLİ GELENEĞİN devamcısı oldu. Sovyet İmparatorluğu, herhangi bir siyasal yapı gibi, üç aşamadan geçmiştir: Emsalsiz bir sistemin kurulduğu ‘devrimci aşama’ ( Lenin- gençlik çağı), devletin güçlenmesi ve genişlemesi aşaması (Stalin-olgunluk çağı) ve yıpranma ve çöküş (Brejnev-ihtiyarlık çağı)…

…Rusya, ‘Bölgesel devlet’ tuzağına düşmemelidir. Bölgesel devlet olarak Hindistan, İran, Türkiye, Pakistan, Çin vs. Gösterilebilir. Bölgesel devlet, özelliği gereği, sıradan bir devletten daha fazla, süper devlet veya İmparatorluktan daha az bir siyasi ağırlığa sahiptir…

…Ruslar, ilk olarak Ortodoks, ikinci olarak Rus, üçüncü olarak da insan olduklarını idrak etmelidirler…

…Rus milliyetçiliği sadece günümüzde değil, aynı zamanda manevi varlığın bir özü olarak değerlendirilen geçmiş ve gelecekteki millete de istinat etmelidir…

…Rus halkına mensup olma olgusu, bir seçilmişlik, inanılmaz bir yaşam lüksü, yüksek bir antropolitik meziyet olarak yaşanmalıdır. Bu milli ayrıcalık durumu, (azıcık da olsa yabancı düşmanlığı ve şovenliğe yönelme olmaksızın) halkın siyasi eğitiminin ekseni olmalıdır. Demografik kıvılcım öncelikle ideolojik, kültürel ve ahlaki yönden sağlanmalıdır. Bir Rus çocuğu dünyaya getirmekle her ailenin, tüm halkın manevive ruhi zenginliğini tamamlamak yoluyla milli sırra katıldığı düşüncesini halk arasında yaymak gerekir. Çocuklar ortak milli değer ve büyük halkın iç enerjisinin fiziksel ifadesi olarak anlaşılmalıdır.Her Rus çocuğu, başlangıçta bir RUS, sonra ise bir çocuk olarak idrak edilmelidir… Son kertede şu radikal sloganı – ‘millet herşeydir, fert hiçbir şeydir’- öne çıkarmak lazımdır…

…Günümüzün zor koşullarında Rus halkının hayatta kalması, Rus milletinin demografik hamle yapması, etnik, biyolojik ve manevi anlamdaki zor durumunun iyileştirilmesi için Rus milliyetçiliğinin EN RADİKAL türlerine başvurulması gerekir. Bunlar olmadan tüm teknik ve ekonomik tedbirler etkisiz kalacaktır. Ancak bu milliyetçilik, jeopolitik kıtasal imparatorluk prensibi ile organik birlik halinde mümkün olacaktır…

Şimdi de Merkezinde Moskova’nın yer aldığı, kıtasal karakter kazanması gereken emperyal Avrasya projesinde Avrupa’nın nasıl görüldüğü hususundaki düşüncesine yer verelim:

 İngiltere’nin durumu gereği Avrasya projesine karşı çıkacağından, Avrasyacı güçlerin, ayrılıkçı eğilimleri olan Galler, İskoçya ve İrlanda ile ilgilenilmesi” gerektiği söyleniyor. “ Fransa ve Almanya ise ittifak olarak Avrupa’nın güç merkezi olmalıdır. Yönetici ülke Almanya’dır. Almanya ile ittifak zorunludur.

Asya kıtasında Dugin’e göre “Hindistan Avrasya’nın en önemli müttefiklerindendir, ama başlıca müttefiki değildir. Bugünkü dünyada iki jeopolitik gerçeklik-Çin ve Japonya, Avrasya’nın gerçek doğu kutbu olmak için iddialıdır. Ancak adı geçen ülkeler arasında, uzun tarihi jeopolitik husumet ve iki medeniyet tipolojisi mevcuttur. Şu halde, Rusya birisini seçmelidir. Problem, hem Çin, hem de Japonya olarak ortaya konulamaz. Burada bir seçim zorunludur.” Uzun uzun siyasi, ekonomik tahlillerden sonra, Çin’in ; Atlantik Cephesinin bir unsuru olduğundan hareketle “Yeni imparatorluktaki doğu ekseni, Moskova –Tokyo ekseni olmalıdır deniliyor.

Diğer bir eksen de “ Moskova- Tahran ekseni”nin yaratılmasının birçok sorunu çözecebileceği belirtiliyor. Rusya’nın ‘sıcak denizlere’ inişinde, İslam içinde bir mevzi kazanılmasında, “ Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerindeki Turancı eğilimlerin bertaraf edilmesinde bu yaratılacak ittifakın faydası olacağı ifade ediliyor.

Dugin’in Türkiye ve Türkler hakkındaki görüşlerine gelince bu bölümü daha dikkatli okumanızı salık veririm:

… Türkiye’den Azerbaycan’a ve Orta Asya’ya giden yolun Ermenistan ve Karabağ’dan geçmesi nedeniyle Ermeniler son derece stratejik önemdeki topraklarda bulunmaktadırlar. Erivan, otomatik olarak Moskova-Tahran ekseninde bu iki ülkeyi birbirine eklemleyen ve Türkiye’yi kıta içi mekanlardan koparan önemli stratejik bir halka haline gelmektedir. Bakü ile Ankara’nın Tahran’a yönelişleri halinde, Moskova- Tahran ortak projesinde Karabağ sorunu da hızla çözülecektir…. -aksi halde, yani Azerbaycan Türk yanlısı eğilimini sürdürdüğü takdirde bu ülke İRAN, RUSYA ve ERMENİSTAN TARAFINDAN PARÇALANABİLİR…

…Bu projede Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’daki çıkarları hiç dikkate alınmayacağından bu ülkeye ‘günah keçisi’ rolünü biçmek gerektiği önemle dikkate alınmalıdır. Dahası, muhtemelen TÜRKİYE’DEKİ KÜRT AYRILIKÇILIĞINI DESTEKLEMEK ve aynı zamanda İran’a etnik olarak yakın olan halkları laik-Atlantikçilik kontrolünden çıkarmak niyetiyle ön plana sürmek gerekir. Bunun telafisi için Türkiye’ye Bağdat, Şam ve Riyad yoluyla GÜNEY İSTİKAMETİNDE GELİŞİMİ TEKLİF ETMEK LAZIMDIR…

…Orta Asya’nın eski Sovyet alanında (Tacikistan dışında Turan’ın varisleri olan Sünni Türkler yaşamaktadır…

…Ta başından beri buradaki en önemli husus, Türkiye’nin bu bölgeye yönelik her tür nüfuz edinme girişiminin engellenmesi,…Turancı entegrasyon projelerine set çekilmesidir…

…Türkiye’ye ve ‘Panturanizim’ taşıyıcılarına karşı sert bir pozisyonel jeopolitik savaş ilan edilmelidir. Bu savaşta Rusya’nın başlıca müttefiki İslamcı Ari İran olacaktır. Orta Asya, iki küresel Hint Avrupacı gerçeklik-Ruslar ve Farslar- arasında dikey olarak ‘ yayılmalıdır’. Bu hususta, tüm TÜRK MEKANINDA YEREL, ÖZERK, KÜLTÜREL EĞİLİMLERİ AYRIŞTIRMAK ve KLANLAR, BOYLAR, ‘ULUSLAR’ vs. ARASINDA GEÇİMSİZLİĞİ ŞİDDETLENDİRMEK İÇİN ELDEN GELEN HER ŞEYİ YAPMAK LAZIMDIR.

… Çağdaş Türkiye tarafından ileri sürülen Panturancı jeopolitik proje, tüm Türk dili halkları tek bir süper devlette birleştirmeyi öngörmektedir. Aslında bu, Heartland’ı parçalama konusundaki Atlantikçi planla örtüşmektedir. Bu projede Kazakistan, Tataristan ve Yakutistan kilit konumundadır…

Türk Dilleri Haritası

… Volgaboyu’nda yeteri kadar monolitik etno-nasyonal oluşum olan, siyasal bağımsızlık ve Rusya ile belirli rekabet geleneğini muhafaza edenTataristan bulunmaktadır. Tatarların milli bilinçlerinin çok gelişmişliği yüzünden burası (Rusya’nın bütünlüğünü koruması açısından) en zayıf bölgedir…

…Aynı düşünceler Tataristan’dan güneyde bulunan Başkudistan içinde geçerlidir. Orada da İslam inançlı Türk etnisitesi yaşamaktadır. Bunların ayırıcı yegâne özelliği, tüm Volgaboyu’nda en faal ve ‘öncül’ halk olanTatarlarda olduğu kadar bariz ayrılıkçı geleneğe ve gelişmiş milli bilince sahip olmamalarıdır…

…Yakutlar, Türk ailesine mensuplar; önemli ölçüde Hıristiyanlaşmışlar, fakat kadim Şaman geleneklerini de çoğunlukla muhafaza etmektedirler. Yakutistan’ın deniz çıkışına ve Buryatya’nın ise Moğalistan’la hudutlara sahip olması halinde, potansiyel bir jeopolitik blokun vücuda gelme tehlikesi vardır….

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

44  ⁄  22  =  

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.