Genel

Atlantik’ten Kaçarken Avrasya’da Boğulmak…

Dugin kitabında Yakutistan’ın nasıl asimile edileceği ve sömürgeleştirileceği özel bir bölümde uzun uzun anlatmaktadır. Türkiye ve Türkler hakkındaki görüşlerini de özet olarak anlattıktan sonra Dugin, dünyanın en büyük ekonomik gücü olma yolunda hızla ilerleyen Çin hakkında neler düşündüğünü görelim:

…Çin, Güneyde Rusya’nın en tehlikeli jeopolitik komşusu sayılır. Onun rolü bir bakıma Türkiye ile aynıdır. Ancak Türkiye açıkça NATO üyesi iken ve stratejik Atlantikçiliği barizken, Çin’in durumu çok karmaşıktır…

… Çin’in belli şartlarda Avrasya İttifakı yoluna tekrar ayak basması imkanını inkar etmemekle beraber, buna bilhassa bel bağlamamak gerekir. Salt pragmatik açıdan bakıldığında Batı ile ilişkileri, Çin’e Rusya ile ilişkilerinden daha ziyade faydalıdır. Çünkü Rusya, bu ülkenin teknolojik gelişimine destek olmamaktadır. Böylesi bir ‘dostluk’ sadece Çin’in Uzak Doğu, Moğalistan ve Güney Sibirya’daki jeopolitik oyunlarının hareket alanını daraltacaktır.Bundan başka, çin’deki nüfus artışı, ülkeyi ‘boş topraklar’ problemi ile karşı karşıya getirmektedir. Bu çerçevede (hemen hemen iskana açılmamış) Kazakistan ve Sibirya toprakları oldukça cazip olacaktır…

… İki nedenden dolayı Çin, Rusya için tehlikelidir: kendiliğinden Atlantikçiliğin jeopolitik bir üssü olarak ve ‘sahipsiz alanlar’ arayan yüksek nüfus yoğunluğu olan bir ülke olarak. Her iki durumda da Çin heartlandı mevzi açıdan tehdit eden bir konumdadır. Lenaland’ın güneyindeki toprakları elinde tutması nedeniyle, bulunduğu yer çok tehlikelidir…

 …Tüm bu mülahazalar- somut siyasi durumdan bağımsız olarak- Çin’i Güneyde ve Doğuda Rusya’nın potansiyel düşmanı yapmaktadır…

…Çin ve Türkiye potansiyel jeopolitik hasımlarımızdır. Irak, İran,Afganistan, Pakistan,Hindistan,Kore, Vietnam ve Japonya ise potansiyen jeopolitik müttefiklerimizdir…

…Şimdi, Badaşhan’dan Vladivostok’a kadar olan alanda Rusya’nın ‘iç jeopolitik’ önceliklerini ortaya koymak kolaylaşmaktadır.

Buradaki başlıca model, Kuzey Çin topraklarının daha güneydeki topraklardan koparılmasıdır. Jeopolitik analiz bunun için ciddi gerekçeler sunmaktadır. Çin’in kuzey-batısı, siyasi özerkliğin uzun tarihine sahip kadim bir ülkeye, Sincan’a (Doğu Türkistan) tekabül etmektedir. Burada tarihen birbirinin yerini alan çok sayıda devlet mevcut olmuştur. Dahası, şu anda bu topraklar üzerinde İslam inancına mensup Türk etnisitesi, Uygurlar yer almaktadır. Sözü edilen bölgelerde Çinliler, doğrudan güç baskısı ve açıkça kolonileştirme, yerli ahaliyi sömürme, dini ve etnik özerkliğin savunulması için yapılan tüm girişimleri bastırma vasıtasıyla denetimi sağlamaktalar. Sincan’ın Rusya’ya ilhakı düşüncesi Rus imparatorları zamanında Sibirya’nın benimsenmesi projesi çerçevesinde mevcut idi. BU DÜŞÜNCEYE YENİDEN DÖNMEK İCAP EDER. Sincan’dan güneye Kun-Lun ve Tibet uzanmaktadır. Burada da benzeri durumla karşılaşmaktayız: Tibet kendine has nüfus, spesifik din, kadim siyasal ve etnik geleneklerle mücehhez bir ülkedir. Pekin’in buralardaki hakimiyeti sunidir ve Sincan’da olduğu gibi doğrudan zora dayalıdır. Jeopolitik olarak Rusya, sözkonusu yörelerde AYRILIKÇILIĞIN FAAL BİR BİÇİMDE DESTEKLENMESİYLE VE ÇİN KARŞITI MİLLİ KURTULUŞ MÜCADELESİNİN BAŞLATILMASIYLA doğrudan ilgilidir.

…Sincan ve Tibet, olmaksızın Çin’in Kazakistan ve Batı Sibirya’ya potansiyel jeopolitik müdahalesi imkansız hâle gelmektedir. Ayrıca, sadece bu toprakların Çin kontrolünden tam kutuluşu değil, hatta bu bölgelerdeki durumun istikrarsızlığa dönüştürülmesinin ilk aşamaları dahi Rusya’nın stratejik kazanımı olacaktır…

 …Tibet-Sincan-Moğalistan-Mançurya hep birlikte Rusya’nın güvenlik kuşağını oluşturmaktadır…..Rusya bu köprü başını Çin’den koparmalı, Çin’i güneye itmeli ve bunun jeopolitik telaffisi olarak da Çin’e Kuzey-Güney ekseni doğrultusunda güney istikametinde-Hindiçin (Vietnam dışında) Filipinler, Endonezya, Avusturalya boyunca gelişmeyi- teklif etmelidir…

Yukarıda sunulan uzun alıntıların gösterdiği gibi; Asya kıtasının, Avrasya hareketinin en önemli ve en güçlü ülkeleri Çin ve Rusya ortaklıklar kurup, Atlantik Cephesine karşı mücadele ederlerken, arkadan birbirlerinin kuyusunu kazarak, parçalayarak kendilerine avantajlı bir durum yaratmaya çalışıyorlar. Çin ve Rusya ikisi de “ sosyalist” oldukları dönemde dahi birbirlerine karşı “Sezar ve Brütüs” rollerini oynadılar. Her iki devletin de üzerinde anlaştıkları tek konu, Türkistan’da yaşayan halkları asimile edip zenginlik kaynaklarına el koymak, ülkeleri ilhak etmek. Atlantik Cephesinin Türkiye’de uyguladığı çökertme, bağımlı kılma, bölme planlarını Rusya ve Çin Asya’da uygulamaktan ibarettir. Türkiye’nin çağdaş, bilimden yana, aydınlanmış, kendi kaynaklarına sahip çıkan bir ülke olması onlar için bir tehdittir. Habire insanlarımıza bilim dışı batıl anlayışı din diye pompalanmasının, Batının yoz değerlerini ‘çağdaşlık’ adı altında benimsetilmesinin temelinde bu kirli niyet yatar. Bu konuda ABD’nin, İngiltere’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, İsrail’in suç dosyası oldukça kabarıktır. Rusya ve Çin geçmişlerinde sosyalizmi yaşadıklarından dolayı bugünün dünyasına da çağdaş değerlerle baktıkları sanılıyor. Doğu Perinçek’in başında olduğu Vatan Partisi Çin’in hâlâ ‘sosyalist’ olduğu yalanını sürdürmeye devam etmekte. Tekelci devlet kapitalizminin, liberal piyasa ekonomisinin uygulandığı Çin’de bizzat Çin’li yöneticiler tarafından dahi itibar edilmeyerek, Perinçek’in sözlerine bıyık altından gülmekteler. Avrasya’yı anlatırken Perinçek ne diyordu? “Avrasya, Kemalist Devrimi tamamlama sürecinin iklimidir. Vatan bütünlüğü, terörün temizlenmesi, üretim ekonomisi, laiklik ve aydınlanma, hepsi Avrasya ilişkileri içinde hayata geçirilebilir.”

Gerektiğinde “ayrılıkçı ,Kürt Hareketi”ni destekleyen, İran’ı Türkiye’nin üstüne saldırtabilecek Rusya’yla ortak olarak vatanın bütünlüğünü nasıl sağlayacaksınız? Bu kurt masallarıyla kimi kandıracağınızı sanıyorsunuz?

Laiklik ve aydınlanma söz konusu olduğunda tam da buna uygun bir haber:

www.nabizhaber.com – Avaztürk’ün Aleksandr Dugin’le gerçekleştirdiği röportajdan bir bölüm – 18.08.2016:

AVAZTÜRK: Sayın Erdoğan’ın ısrarla belirttiği gibi Türkiye İslam ülkelerinin lideri ve hamisi olarak bir misyon yükleme konumunda. Avrasya bloğu ülkeleri ve Rusya’nın bu konudaki görüşleri nelerdir?
DUGİN: Avrasya Bloğunun oluşmasında din olgusu birinci planda değildir. Halen ittifak içinde bulunduğumuz İran Şii dünyasının lideri konumundadır. Çin çok farklı din inanışları barındıran bir ülkedir Biz İslam dünyasını dört farklı bölümde görüyoruz. Bunlar Şiilik, Sünnilik, Vahabilik ve sufi akımlardır. İslam dünyasındaki Vahabilik ve selefilik akım ları tamamen Amerika’nın kontrol ettiği ve destekleyerek güçlendirdiği, yaydığı akımlardır. İran’ın liderliğini yaptığı Şiilik akımı ise bu Amerikan dayatması akımın karşısında denge unsuru oluşturan tek akımdır ve Şiilik akımı Rusya menfaatlerine en uygun ve Amerika’nın İslam dünyasını kontrol etme projesine karşı çıkan denge unsuru olması açısından en uygun akım olarak görülmekte ve desteklenmektedir. Ancak Şii ve Sünni akımlar arasında kesin bir çizgi vardır ve İran’ın Sünni İslam alanlarına etki etmesi bu ayrım sebebiyle mümkün değildir. Bu sebeple Amerika etkisi dışında bir Türkiye’nin sünni İslam aleminin liderliğini alması, halifeliğini yapması Rusya’nın desteklediği ve bu desteği her alanda göstermekten çekinmeyeceği bir durumdur. Sünni İslamın yaşandığı ülkelere Amerikan yanlısı Vahabilik ve selefilik akımının etki etmesindense Türkiye halifeliğindeki bağımsızbir sünni İslam alemi Rusya’nın çıkarları ile örtüşmektedir. Bu sebeplerle RUSYA TÜRKİYE’NİN İSLAM HALİFELİĞİ FİKRİNİ TAM OLARAK DESTEKLEMEKTEDİR. Benim Ankara ziyaretlerim sırasında Büyük İslam alimi Abdülhakim Avrasi’nin mezarını ziyaret etmem ve kendi inanışıma göre dua etmem de bu mesajı içermektedir.,

Ziyaret edip, dualar ettiği mübarek zatın hikmetinden(!) midir bilinmez, Dugin’in ağzından bal damlıyor. Bu röportajı okuyan AKP çevreleri, ellerini çenelerine dayayıp tatlı tatlı nasıl da hayaller kurmuşlardır kimbilir? Adı geçen zat, kitabında; “ Türkiye, Orta Asya’daki Türkleri, oradaki zenginlikleri unutup güneye yani Arap Alemine doğru yelken açsın” demiyor muydu? Hayret! Aynı sözleri, Amerika’nın Ortadoğu İstasyon Şefi Graham Fuller’in; “Yeni Türkiye” kitabında okuyup, öğrenmiştik. Yoksa Dugin, Fulller’in kitabını okuyup fikir hırsızlığı mı yaptı? Hayır, Dugin’in şahsına yönelik böyle bir ithamımız olamaz. Bu, bence büyük bir emperyelist ülke olmanın getirdiği bir özellik.ABD, İngiltere,Rusya, Çin vb. ülkeler, kontrolleri altındaki ülkeleri nasıl açmazların içine sokup yok edeceklerini gayet iyi bilirler. “İslam halifeliği, İslam Birliği” gibi siyasal hedefler gördüğümüz gibi yalnızca emperyalistlere hizmet eder. Sonu gelmez mezhep kavgalarında insanlarımız telef olurken, birilerinin banka hesapları şişer durur. Zengin ülkeler de refah içinde yaşarlar giderler. Yüz yıl önce Alman Emperyalizmi, aynı oyunu Osmanlı Devleti’ne karşı uygulamıştı. Alman çıkarları uğruna ülke kaynaklarımız ve insanımız yok oldu. Büyük acılar çekilmesine ve büyük bedeller ödenmesine rağmen bu yaşanmışlıklardan ders çıkarılmadığı ortadadır. Türkiye içte, ABD tarafından dincileştirilirken dışta da Fetö Örgütü kullanılarak İslam halifeliği oluşturulma faaliyetleri sürdürülüyor. Batı emperyalizminin “ “İslam Birliği”, “ halifelik” temelindeki çalışmalarından az çok haberdar olan kamuoyunun bu alanda ki Rusya’nın etkinliklerinden henüz haberleri yok! Bu yüzdendir ki Doğu Perinçek ; “ Laikliğin, aydınlanmanın teminatı Avrasya’dır” gibisinden laflar edebiliyor. Rusya’nın dünya halifeliği projesinde laiklik, aydınlanma kendisine nasıl yer bulacak? Dugin’in önermesinin, Fetö projesinden ne farkı var? Hiç aklınızı yormadan ben söyleyeyim. Sadece efendiler farklıdır. Birisinde patron ABD olurken diğerinde ise patron Rusya’dır. Dugin’in projesinde Perinçek’e de görev düştü herhalde? Baksanıza, bunca yıldan sonra oturup “Muhammed” kitabı yazıp din, Araplar, Türklerin müslüman oluşları üzerine ne cevherler(!) döktürüyor.

Bilindiği gibi Çin, Doğu Türkistan’daki Türkler’e karşı akılalmaz ölçüde zulüm uyguluyor. Çin ve onun Türkiye’deki avukatı Vatan Partisi her ne kadar yalanlasalar da mızrak çuvala sığmıyor. Avrasya’nın inşaasındaki ortağı Rusya’nın bu konudaki sözcüsü Dugin’de Doğu Türkistan’daki Çin’in bu insanlık dışı uygulamalarını söyleyip, yazıyor. Çin ise, “Hayır! Böyle bir şey yok! Tamamen uydurma…Bakın, Uygurlar refah içinde,mutlu mutlu yaşayıp, Şi Cinping için hayır dualar ediyorlar” mealinde açıklamalarda bulunurken son günlerde işi daha ileri boyutlara taşıyan yeni bir açıklama geldi.

Anadolu Ajansı’nın verdiği bir haber – 25.07.2019

Çin’in Ankara elçiliği, geçen haftalarda gazetecilere yaptığı bilgilendirme toplantısında, Uygurların Türk soyu olmadıkları ileri sürüldü. Yapılan açıklamada; (Uygurlar) Türklerin torunları değillerdir. Uygurların asıl ataları SUİ ve TANG hanedanları sırasında Moğal yaylasında yaşayan OUİGUR halkıdır. Ayrıca Çin’de Türk dili konuşan Uygurların yanı sıra Kazaklar, Özbekler, Tatarlar, Salarlar olduğuna dikkat çekilirken, bu etnik grupların da kendi tarih ve kültürü bulunduğu ve TÜRK KÖKENLİ addedilemiyeceği ileri sürüldü.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

9  ×  1  =  

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.