Sanat

Çocuklara Küresel Masallar

Masal masal matitas…

Masallar, içinden çıktığı toplumun aynasıdır. O aynanın içinde kadınlar, erkekler, çocuklar toplumsal değerleriyle birlikte rol alırlar.

Masalda; kahramanlar, hainler, güzeller, çirkinler, devler, periler, cinler, padişahlar, vezirler, prensesler, prensler, cadılar, cüceler daha daha niceleri vardır.

Eski masallarda kadın annedir. Ev içinin tertip ve düzeninden sorumludur.

Erkek, evli ise evine bakmak, evi geçindirmek zorundadır.

Prenses çok güzeldir ve beyaz atlı prensini bekler durur.

Cadı, kötülerin suç ortağı ve her zaman kötüdür.

Vezir, iki yüzlü ve her zaman tertip peşindedir.

Periler, olacak işi kolaylaştırır, yardımseverdir.

Cin, lambadan çıkar ve kahramana yardımcı olur.

Üvey Anneler; kötüdür ve aynı zamanda çirkindir.

Üvey Annenin Kocası; silik, üvey annenin yanında etkisiz elemandır.

Üç çocuktan en ufağı,her zaman çok akıllıdır ve padişahın kızını o alır.

Bu sıralamayı daha da uzatabiliriz. Toplumca bildiğimiz masalların çoğu feodal dönemde üretildiği için o dönemin özelliklerini içinde barındırır. Toplumun özlemlerini, sevinçlerini, korkularını, değer yargılarını ifade eder. Masallar, eskiden sanıldığının aksine yetişkinlere anlatılırdı. Köy, kasaba gezip çarşı, pazarda değişik topluluklara masal anlatanlar vardı.

Masallar da başka şeyler gibi zamana yenilir ve toplumun değer yargıları değiştikçe masallardaki karakterler, olayın örgüsü de değişir ve ortaya, ilk olandan farklı bir öykü çıkar.

Bu yazıda inceleme konusu olarak Kırmızı Başlıklı Kız masalını ele aldım.

Bu masal bir Fransız masalıdır. İlk kez 1697 yılında Charles Perrault tarafından yazılmıştır. Kızın annesi üvey annedir ve kötüdür. Bilindik öykünün sonunda kurt, kızla birlikte nineyi yer ve masal böyle biter. Sonradan Grim Kardeşler’in, 19. yüzyılda yazdıkları masalda avcı masala girer ve kızla ninesini kurdun karnından çıkararak masalı mutlu sonla bitirir..

Grim Kardeşler’in masalında anne, üvey değildir ve kızını büyükanneye gönderirken sepete kurabiyelerin yanına bir şişe şarap koyarak; “Anayoldan ayrılma sakın, oraya buraya sapma. Yoksa şişeyi düşürüp kırarsın; sonra babaannen şarapsız kalır.” diyerek sıkı sıkı tembih eder. (Yukarıda yer alan resimde kızın sepetinde şişenin ucu gözüküyor.)

Masal Türkiye’ye gelince bizim, İçişleri Bakanlığı Genelgesi’ne takılır ve masalın metninden şaraplı bölüm çıkarılır.

Eski masallar zaman içinde toplumun ortak değer yargıları doğrultusunda değişikliğe uğrarlar.

Son yıllarda ise bildiğimiz masalları, zamanın değiştirmesine fırsat vermeden bazı çevreler kendi isteklerine göre düzenlemeye başladılar.

Lübnan merkezli olup Türkiye’de faaliyette bulunan Odeabank; Kırmızı Başlıklı Kız, Pamuk Pranses ve Yedi Cüceler, Rapunzel, Sinderella, Kurbağa Prens masallarını değiştirdi ve başka masalları da değiştireceklerini ilan etti. Banka, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği temelinde kadın -erkek eşitliğini sağlamak ve çocukları bu temelde yetiştirmek için” bu girişimde bulunduklarını ilan etti. Aralık 2020 tarihinden bu yana da, 120 bin 470 kitabı çocuklara ücretsiz dağıttı.

Var olan masallar, Odeabank’ın dışında başta feministler olmak üzere değişik kesimlerce de değiştirildiği gibi Batı’da aynı çevrelerce üretilen masallar Türkiye’de yayımlanıp piyasaya sürülüyor.

Türkiye’de çocukların beyni yeniden yazılmış masallarla formatlanıyor.

İlk başta konuya yabancı olanlar, “Ah! Ne güzel, kadın -erkek eşitliğini çocuklara benimsetiyoruz. Küçük yaşta onları doğru temelde yetiştiriyoruz.” diye düşünebilirler.

Bu yargı bizi doğruya götürmez.

Kapitalist toplumda hayatın her alanında eşitşizlikler yaşanır. Mülkiyet bir avuç zenginin elinde birikirken milyarlarca insan, temel insani gereksinimlerini bile karşılayamaz. Yoksullarla zenginler arasındaki makas her geçen gün açılır. Bu durumdan beslenen kadın erkek eşitsizliği geçmiş yüzyıllardan bu günümüze taşınan töre, ahlak, din gibi kavramları da işin içine katarak varlığını sürdürür.

Yaklaşık 150 yıldan beri değişik çevreler, kadınların erkekler gibi aynı eşit haklara sahip olması için büyük çaba harcıyorlar. Geçmişe bakılarak kadınlar birçok ileri haklar kazanmış olsalar da daha bazı alanlarda eşitsizlikler devam ediyor. Her grup, parti, sınıf kendi anlayışına göre bir kadın sorununun tanımı yapıyor ve bu temelde faaliyet yürütüyor.

Son yıllarda dünyanın en zenginleri, holdingler, uluslararası tekeller ise işlerini güçlerini bırakmışlar, kadını erkekle eşit kılmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapıp büyük özveriyle çalışıyorlar.(!)

Propaganda metinlerinde ve söylemde amacın kadınla erkeğin eşitliğini sağlama olduğu söylense de gerçek hiç de öyle değildir.

Söylenen sloganlarda “kadın erkek eşitliğini sağlayacağız” yerine “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacağız” deniyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinden anlaşılması gereken şey ise; bazı çevrelerin öne sürdüğü gibi kadın ve erkeğin dışında var olduğu söylenen gey, lezbiyen, biseksüel gibi yaklaşık 20’ye yakın cinsel kimliğin tüm insanlar gibi eksiksiz kamusal alanda da eşit haklara sahip olma düşüncesidir.

Bu bilgiyi ise ancak akademik yazılarda ve bu projeyi yürüten kurumların teorik kaynaklarında görebiliyoruz.

Yukarıda yer alan resimde insan, kollarına takılmış erkek ve kadını temsil eden iki sembolü paramparça ediyor ve insanlık iki cinsiyete(kadın ve erkeğe) mahkum olmaktan kurtuluyor.

Bu düşünce kitlelere anlatılırken ise kadın erkek eşitsizliği üzerinden anlatılarak insanlar kandırılıyor.

Küresel güçler, insanlığı bir yandan sapkın cinsel yönelimlere teşvik ederlerken diğer yandan sonuçta bebek doğumunun gerçekleşmediği cinselliğe yönlendirerek dünya nüfusunu azaltma planları yapıyorlar.

Sürekli biçimde erkek karşıtlığı yapılarak erkekler sindiriliyor.

Yarının dünyasında erkek cinsine yer olmadığı söyleniyor. Küresel sistemin varlığını sürdürmesi için erkeğin kaba gücüne ihtiyacı yok. Onun yerini artık daha gelişmiş robotlar alıyor.

Artık erkeğin kahramanlığına da ihtiyaç yok.

Erkekler her bakımdan küresel sistemin safraları olarak ilan edildi ve lanetli cins sınıfına sokuldu.

Dünyanın her tarafında bu çalışmalar yürütülürken masala varıncaya kadar bu plan doğrultusunda her şey değiştiriliyor.

Masalın başında mutfağa giren erkektir. Baba, mutfağın sorumlusu olarak nefis kurabiyeler yaparak aileyi mutlu ediyor. Bu mutluluktan biraz pay alsın diye uzakta oturan – niye uzakta oturuyor? – anneanneye kurabiye gönderme fikrini anne ortaya atıyor. Mutfaktaki anne, bu alandan çıkıp yerini babaya bırakmış. Bu rol değişikliği ile annenin artık dış yaşamda görev ve sorumluluk aldığının altı çiziliyor.

Kırmızı Başlıklı Kız, orman yolunda yürürken duyduğu çocuk seslerine doğru yöneldiğinde oyun oynayan 5 kızı görüyor. Hep birlikte 6 kız, çeşitli oyunlar oynuyorlar. Dikkat edilirse oyun oynayanlar arasında hiç erkek çocuk yok! Onlar, geleceğin dünyasında yer almıyorlar.

Bu arada sahneye giren kurt, kurt olmaktan çıkmış laftan anlayan, neredeyse bir iyilik meleğine dönüşmüş.

Kızlar hep birlikte anneannenin evine kadar birlikte gidiyorlar. Evin içinde yatağa girip, kadın taklidi yapan kurdun foyasını Kırmızı Başlıklı Kız meydana çıkarıyor. Kızlar, kurabiyeleri arsız biçimde yemeye çalışan kurdu, sordukları sorularla rezil ediyorlar. Sorulardan, kızların dokunuşlarından yorulan kurt, sonunda pes ederek sakladığı anneanneyi ortaya çıkarıyor. Hep birlikte babanın yaptığı kurabiyeleri afiyetle yiyorlar.

Eski masaldaki avcıya ne oldu?

Avcı, erkek olduğundan dolayı masaldan çıkarıldı. Ona yer yok!

Avcı, eski masalda ne yapıyordu?

Büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kızı yutup uykuya dalan kurdun kanını bıçağıyla yarıp ikisini de kurtarıyordu.

İki kadın cinsini kurtaran erkeğin yerine kurtarıcı olarak 5 kız, masala konmuş.

Avcı, tüfeği ve bıçağı ile militarizmi temsil eder. Kurtarıcılık, kahramanlık, yurtseverlik eski dönemin değerleri olarak yarının kurgusunda yer almaması gerektiği fikri çocuk beyinlere yerleştiriliyor. Kurdun karnını yarma ve dikme eylemi şiddet içerdiğinden dolayı erkeğe has özellikler olarak görüldüğünden sansüre uğramış.

Kurdu, sordukları sorularla bunaltan kızlar; yeni dönemin bilgi sahibi olacak olan cinsel kimliği de temsil ediyorlar.

Küreselciler, ulus devleti ve onun kavramlarını hedef tahtasına oturttular bile. Masalı kaleme alan masal yazarları da buradan yola çıkarak senaryoyu bu şekilde yazmışlar.

Masalda bir tek erkek olarak kurabiye yapan baba var. Kadın cinsi, masalın egemeni olarak süreci yönetiyor. Eski dönemin “erkek egemen” toplumundan, yeni dönemin “kadın egemen” topluma geçiş teorisinin eseri olmuş bu masal.

Oysa biz, kadın – erkek eşitliği derken bir cinsin diğer bir cinse tahakkümünü istememiştik.

Aynı bakış açısı diğer değiştirilen masallarda da var. Masaldaki “erkek egemen düşünceyi temizleyelim” derken, zırvalayıp komik duruma düşmüşler. Çünkü masallar aynı zihniyette olan yazarlar tarafından kaleme alınmış. Bankanın yazdırdığı bu masalları ise; profesörler, psikologlar, eğitim uzmanları, veliler överek göklere çıkarmışlar.

Kim ne derse desin, sonuçta çocuklara da yetişkinlere de yararı olmayan ve içinde barındırdığı gizli mesajları ile kötü, küresel güçlerin istediği tipte kuşakları yaratacak masallar çıkmış ortaya.

Yazar hakkında

Işın Çakırca

Yorum bırak

  +  87  =  92

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.