Sanat

Küçüklere Masallar: Kurbağalı Dere

Kendim ettim, kendim buldum!

[g1_dropcap size=”l” text_color=”#0dc5dc”]B[/g1_dropcap]ir varmış, iki yokmuş. Dünyanın akıllısı az, gaza gelip yanlış davrananı çokmuş. Yaz, kış suyu hiç kurumayan bir derede kurbağalar yaşarmış. Eee, su bol olunca bereket de çok olurmuş. Bizim kurbağalar sinek, böcek derken kısa zamanda karınlarını doyurduktan sonra nilüfer yaprakları üstüne çıkıp bol bol şarkılar söylerlermiş. “Aman! Kurbağa mı dediniz? Seslerini çok uzaktan olsa bile duymak istemem!” dediğinizi duyar gibiyim. Bizim kurbağalar yaşamlarını, rutine bağlamışlar.

Her gün aynı iş!

Her gün bir önceki günün fotokopisi…

Canları çok sıkılıyormuş.

“Ne yapalım? Ne yapalım?” diyerek kendi aralarında konuşmaya başlamışlar.

Sonunda en görmüş, geçirmiş, viskilerin en kalitelisini içmiş ve dünyayı gezip oralarda dostlar edinmiş olan Ertuğrul kurbağanın önerisini yerine getirmeye karar vermişler. “Kimdir o Ertuğrul?” diyenlere hemen yanıt vereyim:

Kurbağa basınının duayeni, Etuğrul Özkök…

Ertuğrul Özkök, “Bıktık bu demokrasiden, Bize bir yönetici lazım. Sayın yöneticimiz, bizim ne yiyip ne içeceğimize karar versin. Biz de onun dediklerine uyalım. Hayatımıza biraz heyecan gelsin! Ne yiyip içeceğimizi düşünmeyelim. Bizim adımıza bir başkası karar versin böylece günümüz şenlensin!” demiş.

Derenin bütün kurbağaları, elleri kanarcasına bu çılgın öneriyi alkışlamışlar.

Eee! Ne de olsa duayen gazeteci, Hürniyet’de çalışırken az mı deneyim biriktirdi?

Alkış faslı bittikten sonra, Olimpos dağındaki sarayında oturan Zeus Tayyip’e bir elçi göndermeye karar vermişler. Kurbağaların en güzel seslisi ve Zeus Tayyip’in de uzaktan dostu olan Orhan Gencebay’ı elçi olarak göndermeye karar vermişler. Orhan Abimiz, ilerlemiş yaşına rağmen Olimpos dağına tırmanarak üstüne vazife olan talebi Zeus Tayyip’e iletmiş.

Zeus Tayyip, kurbağaların bu isteklerini aptalca bularak karnını tuta tuta gülmüş. Kurbağalara bir ders vermek için Çin’den insan şeklinde bir kütük getirtmiş. Kütük, “Ben Nebati! Ben Nebati! Benim gözlerim ışıl ışıl!” diyerek kimsenin anlamadığı tumturaklı laflar ediyormuş. Olimpos dağındaki Zeus Tayyip, Kütük Nebati’yi bir İHA’ya koyarak kurbağaların yaşadığı dereye atmış.

Kütük Nebati, büyük bir gürültüyle dereye düşerken çevreye su fışkırtmış. Ne olduğunu anlayamayan kurbağalar, büyük bir korkuyla çil yavrusu gibi kaçışmışlar. Suya düşen Kütük Nebati, “Ben Nebati! Ben Nebati!” diyerek suda bir batıp çıkıyormuş. Ne olduğunu anlayamayan kurbağalar, kocaman gözlerini daha da açarak izlemeye başlamışlar. Kütük Nebati’den bir zarar gelmediğini gören kurbağalar, zevkten dörtköşe olarak onu taklit etmeye başlamışlar. Yaşlısı genci, “Ben Nebati! Ben Nebati!” diyerek katıla katıla gülüyorlarmış.

Günler günleri, haftalar haftaları kovalarken bizim kurbağalar Kütük Nebati’ye öyle alışmışlar ki, gençler onun üstüne çıkıp oradan suya atlamaya başlamışlar.

Sonunda bizim nankör kurbağalar sıkılmışlar.

Ööf! Sıkıldık artık! Bu Kütük Nebati artık bizi eskisi gibi eğlendiremiyor. Bize yeni bir eğlence lazım! Olimpos dağında oturan Zeus Tayyip, bize yeni bir oyuncak göndersin!” demeye başlamışlar.

Olimpos dağının zehir hafiyesi İbrahim Kalın, kurbağaların bu seslenişini duyarak hemen saraya iletmiş. Bunun üzerine Zeus Tayyip, kurbağalara bir ders vermeye karar vermiş. Taa çok uzaklardan, dünyanın öbür ucundaki Faizistan’da yaşayan Leylek Memet’i kurbağalı dereye göndermiş.

Leylek Memet, yanında gelirken Pelikan Gaye’yi de getirmiş. Pelikan Gaye’nin gagası , İMF bataklığında, gariban kurbağaları yutmak için özellikle genişletilmiş.

Leylek Memet’le PelikanGaye, derede önlerine çıkan kurbağaları bir bir yutmaya başlamışlar. Özellikle yaşını başını almış, hareket yeteneği sınırlı kurbağalar, bu ikiliye yem olmaktan kurtulamamışlar. Canları yanan ve büyük bir korkuya kapılan kurbağalar, “Ey! Olimpos dağında oturan Zeus Tayyip! Bu katliama bir son ver! Bizi bu yoksul kurbağa düşmanı ikiliden n’olursun kurtar!”diyerek yalvarmaya başlamışlar.

Kurbağaların bu feryadını taa Olimpos dağında oturan Zeus Tayyip, duymuş ve onlara 365 televizyonun canlı yayınıyla seslenmiş. Konuşmasında şöyle demiş:

Sevgili kurbağalı dere sakinleri!

Beni bu Olimpos dağına başkan siz seçtiniz ve bana her türlü yetkiyi verdiniz. Ben de bu kurbağalı dereyi canımın istediği gibi yönetiyorum. Hayatınızda heyecan isteyen sizsiniz! Alın size heyecan! Canlarınızı kurtarmak için sağa sola kaçışırken beyninize dolan adrenalini hissediyor musunuz?

Şimdi çok mutlu olun!

Size bu arada hemen bir müjdeyi vereyim.

Leylek Memet’le Pelikan Gaye görevlerinin başında olmaya devam edecekler. Her zaman olduğu gibi yine yoksul kurbağaları yemeye devam edecekler. Çünkü faiz sebep,enflasyon sonuçtur.

Durmak yok! Nas’a devam!

Haa! İkinci müjdeyi de size vereyim.

Kurbağalı dere sivrisinek ürettiği için kurutulacak. Kurutulan alanların yarısı Araplara satılacak ve diğer yarısına da Millet Bahçesi yapılacak. Siz kurbağa vatandaşlarım, beni böyle doğru kararlar verdiğim için çok seversiniz. Hiç şüphesiz ki ben de sizleri çok seviyorum. Biliyorsunuz bu yüzyıl, Kurbağalı dere yüzyılıdır. Önümüzdeki günler, hayırlara vesile olsun!

Zeus Tayyip’in konuşmasını can kulağıyla dinleyen kurbağalı dere sakinleri, “Yaşa Varol Başkan!” diyerek bağırarak, alkışlamışlar. İçlerinden birkaç kişi, “Yahu bu Başkan bizim dereyi kurutup bizi yok etmek istiyor. Siz kimi alkışlıyorsunuz? demeye çalışmışlar. Toplulukta farklı bir ses duymaya alışmamış olan kurbağalar, böyle ileri geri konuşan kurbağaları bir güzel pataklamışlar. Döverlerken de, “Olsun! Bizim Zeus Başkan, bizi öldürüyor ama çalışıyor, iş yapıyor.” demişler.

Bu masal da burada sona ermiş.

Bu arada gökten üç tane elma düşmüş. Biri okuyucunun, diğeri de anlatanın başına düşmüş. Üçüncüsü de kurbağalı dereye düşmüş.

Yazar hakkında

Işın Çakırca

Yorum bırak

  +  47  =  55

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.