Son günlerde sosyal medyada bir haber, videosuyla birlikte dolaşıp duruyor.
Ben, artıgerçek’te gördüm ve başka haber sitelerinde de rastladım. Haberin üst başlığında şöyle deniliyor:
Şahsiyet dizisi ikinci sezon finali bölümünde yer alan Kürtçe sahnesi sosyal medyada gündem oldu. Hakim, ‘Herkesin anadili Türkçe, bitti’ dedi, Kürtçe, ‘bilinmeyen dil’ olarak zapta geçti.
‘Vay be! Hakime bak!’ diyerek haberin devamını okumaya başladım:
Haluk Bilginer’e Emmy Ödülü getiren ve Türkiye’de dijital platformlarda yayınlanan ilk yapımlardan biri olan Ay Yapım imzalı Şahsiyet dizisi 2’inci sezonunun final bölümü Gain’de yayınlandı.
İkinci sezonunda 1990’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlere ve Cumartesi Anneleri’ne odaklanan dizi, sezon finalindeki Kürtçe sahnesiyle gündem oldu…
Sosyal medyada gündem olan şu “Kürtçe sahnesi”ni çok merak ettim ve izledim.
Siz de izleyiniz:
2- 3 dakika süren video, yalanlarla ve çarpıtmalarla dolu…
1990’lı yıllarda mahkeme katipliği yapan ve Haluk Bilginer’in canlandırdığı Agâh Beyoğlu karakteri, bir davada Kürtçe konuşan kadın sanık için çeviri yapmak istiyor ve Mahkeme Başkanının hukuk dışı davranışlarına maruz kalıyor.
Kürtçe sahnesi; bütün sol, liberal medya organlarında aynı cümlelerle yer almış. Videoyu izleyen her solcuya, haberi okuyup videoyu izledikten sonra, “İşte sana faşist Türk adaleti. İnsanlara adil yargılanma hakkı bile tanımıyor.” demesinden başka bir yol bırakmıyor.
Gerçekler devrimcidir.
Devrimci insan, soru sorandır.
Türk Mahkemelerinde Türkçe bilmeyen sanıklar için uygulanan mevzuat nasıldır ve nasıl uygulanmaktadır?
Türkçe bilmeyen Rukiye Selman gibi Kürt kadınlarına, mahkemelerde dizideki yargıçlar gibi mi davranılıyor?
Hayır!
Dizi bu konuda açıkça ve alçakça yalan söylüyor.
Türk yargı sisteminde bu konuyla ilgili alınmış, uygulanmış binlerce karar vardır.
Kısaca söyleyecek olursak; Türk vatandaşı olmakla birlikte meramını anlatacak ölçüde Türkçe bilmeyen şüpheli veya sanıklara tercüman görevlendirilmesi savunma hakkının kullanılması açısından zorunlu iken, ülkemiz vatandaşı olmasa bile savunmasını yapabilecek derecede ve yeterlilikte Türkçe bilen şüpheli veya sanıklara tercüman bulundurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay Dairelerinin uygulamaları ve kararları bu yöndedir. Aynı kurallar, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve İnsan Hakları Komitesi kararları olarak da ortada durmaktadır.
Bunca karar ve uygulama apaçık ortada duruyorken dizideki hakime, aptalca, hukuk bilmez, faşist davranışlar, konuşmalar neden yaptırılıyor?
İşte yanıtlanması gereken soru ve sorular bunlardır.
Bu tür zırvalara kamuoyundan tanıdığımız Kürt kökenli politikacı Ayhan Bilgen bile dayanamamış, tepki gösteriyor.
Haberin başında yer alan isimler gerçeğe ulaşmamızda bize rehber olacak gibi gözüküyor.
Kim onlar?
Sıralayalım: Haluk Bilginer, Emmy Ödülü, Ay Yapım, Şahsiyet Dizisi, Gain, 1990’lı Yıllar, Faili Meçhul Cinayetler, Cumartesi Anneleri…
Türkiye’de yaşayan ve toplumsal olaylara duyarlı olan herkesin yukarıda yer alan kişi ve kurumlarla ilgili bir düşüncesi mutlaka vardır. Biz de Haluk Bilginer’den başlayarak ipin ucunu çekmeye başlayalım. Bakalım gerçekler bizi nerelere götürecek?
Haluk Bilginer’le ilgili olarak sonunda söyleyeceğimiz yargımızı baştan söyleyerek cümlemize başlayalım.
Haluk Bilginer; Cumhuriyet’e, Türk’e ve Atatürk’e düşman olan bir gericidir.
O, Batı dünyasının kapitalist değerlerini içselleştirmiş bir piyasa sanatçısıdır.(!)
O, atacağı adımlarını Batıdan Türkiye’ye doğru esen siyasi rüzgarlara uydurarak atan ve güçlünün, zalimin yanında duran bir saray soytarısıdır.
O, güçlünün sanat piyasasındaki çatlak borazanıdır.
Küresel kapitalizmin dediklerini uygulayan AKP ve yandaşlarının Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e karşı saldırı içinde olduğu herkes tarafından biliniyor ve görülüyor. Haluk Bilginer de bu güruha katılarak 2014 yılında Hürriyet gazetesine verdiği şöyleşide elindeki taşı Atatürk’e şöyle atıyor:
91 yıldır adapte olamamışız. 91 yıldır güce tapıyoruz. Biz gücü çok severiz. Kendini güçlü gösteren herkese tapınırız. Bizim babalarımız da öyledir çünkü de ondan. Evde bir güç isteriz hep. Baba sendromudur o. Bir laf vardır çok severim; erkekler babaları öldükten sonra büyür.
Kim o baba?
Ooooh ohoho… Oto-sansürletmeyin beni. Türkiye’nin babası. 90 yıldır bir tane.
Liboşların sanat, aktüalite dergisi olan Ot dergisine verdiği demeçte Atatürk milliyetçiliği ve Andımız konularındaki görüşlerine yazıyı uzatmamak adına yer vermiyorum. O, “Atatürk milliyetçiliği için insanlar ölüyor.” diyor ama iyi saatte olanları kızdırmamak uğruna Kürt milliyetçiliği uğrunda ölenleri ağzına hiç almıyor. “Aslında Atatürk hakkında bildiğimiz her şey yalan. Ali Rıza Efendi’nin resmi diye bir şey yok. Bize gösterilen resim sahte. Ulu önder derken çok ayıp etmiş oluyoruz.” gibi lafları bize Fesli Deli Kadir’i hatırlatıyor. Utanmasa, annesinin genelevde çalıştığını bile söyleyecek. O, para için İş Bankası’nın reklamında oynamayı çok ticari buluyor. Tüccar sanatçımız(!), Mahzun Kırmızıgül’ün “New York’ta Beş Minare” adlı filminde Fetullah Gülen’i canlandırmış ve bu filmin barışa hizmet ettiğini öne sürmüştü.
Haluk Bilginer’in en tartışmalı dizilerinden biri de Ezel dizisiydi. Bu dizi açıkça Fetö propogandası yapıyordu, Kenan Mirzalıloğu’nun olduğu bir sahnede Fetullah’ın bir maskı duvarda asılı duruyordu.
Ezel dizisinde Haluk Bilginer’in canlandırdığı karakterin öldürülme sahnesinde yüzü makyajla Atatürk’e benzetilmişti.
Haberde adı geçen Ay Yapım’ı televizyon dizilerinden tanıyoruz. Şirket, “Yaprak Dökümü”, “Aşk-ı Memnu”, “Fatmagül’ün Suçu Ne?”, “Şahsiyet” gibi onlarca diziye imza atmıştı.
Fetö’nün Samanyolu televizyon kanalında oynatılan ve o dönemin siyasi gelişmeleriyle bağlantılı mesajlar veren Kollama dizisinin de yapımcılığını Ay Yapım üstlenmişti.
Ay Yapım, ABD medya, film sektörü ile içli dışlı olan bir firmadır. ABD’de her yıl, filmlere, dizilere ve sanatçılara Emmy ödülleri verilir. Bu ödülün, bir de ABD dışı ülke sanatçılarına ve yapımlarına verilen diğer bir bölümü daha vardır. Haluk Bilginer’e verilen ödül de bu kapsamdadır. ABD ve AB ülkelerinden ödül alabilmenin tek şartı; Atatürk’e küfür etmek ve Türklüğe hakaret etmektir. Bu kuralı yerine getiren sanatçılara(!) ödülleri verilir.
Haluk Bilginer de aynı Orhan Pamuk gibi Atatürk’ü aşağılayarak, Kürt dalkavukluğu yaparak ödül almayı anasının ak sütü gibi hak etmiştir ve Emmy Ödülü sahibi olmuştur.
Haluk Bilginer’i bu yarışmaya taşıyan şirket, Ay Yapım’dı. International Emmy’nin sitesindeki Türkiye adına oluşturulan seçici kurula baktığımızda Ay Yapım sahibi Kerem Çıtay’ı görüyoruz. Kerem Çıtay’ın yanında ABD vatandaşı Fetullahçı Mücahit Ören ve Aydın Doğan’ın kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ da yer alıyor.
Arzuhan Doğan Yalçındağ, bir zamanlar TÜSİAD başkanlığı da yapmıştı.
Aydın Doğan, elinde bulundurduğu medya gücüyle FETÖ gibi dinci örgütlerle, holdinglerle, bankalarla, dizi yapımcılarıyla Türkiye’yi bu günlere taşıdılar.
Seçici Kurulun yapısı Türkiye’de siyasetin nasıl şekillendirildiğinin bir aynasıdır.
TÜSİAD Patronları + Medya + Dinci Örgütler ve Cemaatler + Etnik Milliyetçilik= AKP İktidarı
1980’den beri yukarıdaki formülün gerçekleşmesi için siyasi partiler, dernekler, sendikalar, kitle örgütleri ellerinden geleni yaptılar. Bu formülasyonda yer almayan sol çevrelerin hakkını da teslim edelim. Onlara da verilen en önemli görev, sınıf mücadelesini askıya alıp etnik milliyetçilik yapmaktı.
Listemizde yer alan GAİN’den önce Doğuş Yayın Grubu’na ve Puhu TV’ye gitmemiz gerekiyor.
Doğuş Yayın Grubu, 1999 yılında İşadamı Ayhan Şahenk tarafından kuruldu. Bünyesinde NTV’yi bulunduran grup, Avrupa’da ve Türkiye’de yayın yapıyor. Şirket Doğuş Grubu’na bağlıdır. Doğuş Yayın Grubu içinde; 5 televizyon kanalı, 5 radyo kanalı, 8 intenet portalı, 3 dijital yayın bulunmaktadır. Online televizyon puhutv de bu şirketin bünyesinde olup Yönetim Kurulu Başkanı da Nazif Karadere’dir.
Puhutv, internet üzerinden hizmet veren bir medya kurumudur. Bilgisayar, mobil cihazlar ve akıllı televizyonlar üzerinden erişilebilen uygulamada film, dizi gibi içerikler sunulmaktadır. Üzerinde konuştuğumuz Ay Yapım imzalı Şahsiyet dizisi, 2018 yılında çekilmişti.
Puhutv. Şahsiyet dizisini, 2023 yılında GAİN adlı internet platformuna sattı.
GAİN; kelime anlamı olarak Güzel Ahlak İyi Niyet anlamına geliyor.
Filli Boya’nın sahibi Celal Akpınar’ın kızı olan Gözde Akpınar, GAİN’i 2021 yılında kurmuştu.
Filli Boya’yı Japonlara satan aile, “Güzel Ahlak, İyi Niyet” yüklü GAİN’i 2023 yılında RAMS Grubu’na sattı.
Rams Global; inşaat, gayrimenkul, sağlık ve mobilya sektörlerinde faaliyet yürütüyor. Almanya, Dubai, Rusya,Tayland ve Kazakistan’da yatırımları var.
Rams ve Gain 20 Eylül 2023 tarihinde Fenerbahçe Erkek ve Kadın Basketbol Takımları’nın sponsoru oldu.
Rams Grubu, 4 Eylül 2023 tarihinde Başakşehir ve Galatasaray kulüplerine de sponsor olmuştu.
Rams Global Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Bülbül’dür. Rams, soyadı “Bülbül” olan kişiler tarafından yönetiliyor ve bu haliyle bir aile şirketi görünümü veriyor.
Rams’ın sahibi olan bu aile, Şırnak’ın Cizre ilçesindendir.
Kürt internet sitesi Rudaw.net, “Cizreli iş insanının şirketi Galatasaray’a isim sponsoru oldu.” diyerek haberi vermişti.
Rams, dünya çapındaki büyümesini Kazakistan’daki yatırımlarından elde etiği kârla sağlamıştır.
Türkiye’den Türk Cumhuriyetlerine yatırım yapacak şirketlerde Türk olmama ve özellikle Kürt olma, aranan bir özelliktir. Uluslararası sistemde yazılı olmayan bu kural Türkiye’de aksatılmadan uygulanıyor. Türk Cumhuriyetlerine yatırım yapan şirketlerin sahipliklerine bakıldığında bu şirketlerin etnik anlamda Türk olmadıkları görülecektir.
Kazakistan’a yatırım yaparak köşeyi dönen bu ilgili şirket, Türkiye’de ise medya sektöründe Kürtçülük yaparak geçimini sağlıyor.(!)
Haluk Bilginer, Cansu Dere, Erdal Özyağcılar gibi oyuncuların rol aldığı Şahsiyet dizisi sezon arası verdi. Dizinin yapımcısı Kerem Çatay aynı zamanda Ay Yapım şirketinin CEO’sudur.
Yönetmen ise Türkiye İşçi Parti üyesi Onur Saylak’tır.
Dizinin senaristi Hakan Günday’dır.
Yazar ve senarist olan Hakan Günday, aslen Rizelidir ve eski milletvekillerinden Faik Günday’ın torunudur. Faik Günday, Mollaveyis köyünde doğmuştur. Ermeni asıllı Sevan Nişanyan, bu köyün aslında bir Ermeni köyü olduğunu ve köyün asıl adının da Molevints olduğunu öne sürmektedir. Faik Günday, Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda çeşitli görevlerde bulundu ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na üye oldu. Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir süikast’ına adı karıştı. Yargılama sonunda beraat etti ve emekli olana kadar çeşitli görevlerde bulundu. Faik Günday’ın kardeşi Ziya Hurşit Bey, Rize’nin Hemşin ilçesinde doğdu. Babası Hurşit Efendi, Ardahan taraflarından Rize’ye gelen Kürdoğlu ailesine mensuptu.
Ziya Hurşit Bey, Rize’yi temsilen Erzurum Kongresi’ne katıldı. TBMM’nin 1. Döneminde Lazistan milletvekili olarak görev yaptı. 2. Dönemde ise aday gösterilmedi. 14 Haziran 1926 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya İzmir’de düzenlenen suikastın tetikçileri arasında yer aldı ve tutuklandı. İstiklal Mahkemesi’ndeki yargılama sonucunda İzmir’de asıldı.
Torun Hakan Günday, 2009 yılında yayımlanan Ziyan adlı romanında dedesi Faik Günday’ın Atatürk’e suikast girişiminde bulunmaktan ötürü idam edilmiş olan kardeşi Ziya Hurşit’e bir roman kahramanı olarak yer verdi.
Romanın konusunu, Doğu’da bir ilde askerlik yapan ve intihar etmekte kararlı olan bir askerin hayali olarak Ziya Hurşit’le olan konuşmaları oluşturuyor. Yazar bir yandan askerlik kurumunu diğer yandan da Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyetin kurulma sürecini ve Atatürk’ün uygulamalarını sorguluyor.
Romanı okumadım o yüzden bir roman değerlendirmesi içine girmeyeceğim. Fakat senaryosunu yazdığı Şahsiyet dizisinde yer alan mahkemede sahnesinde olduğu gibi yeni Cumhuriyetin kuruluş sürecini de çarpıtarak işlendiğinden hiç kuşkum yok.
Haluk Bilginer, Emmy Ödülü, FETÖ, Kürtçülük, Ay Yapım, Samanyolu, Mahzun Kırmızıgül, Ezel, Fetöcü Mücahit Ören, Aydın Doğan’ın kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD, Gain, puhutv, Doğuş Holding, RAMS, Fenerbahçe, Galatasaray, Şırnak, Kazakistan, Onur Saylak, İşçi Partisi, Hakan Günday, Ziya Hurşit Bey, İzmir Suikastı ve Atatürk…
İki buçuk dakikalık bir video aldı bizi ta buralara getirdi. Yukarıda Atatürk’ün dışında yer alanlar aynı zincirin halkalarıdır. Türkiye’de etnik milliyetçilikle küresel sermaye, küresel sermayenin uzantısı büyük burjuvazi, tarikatlar, cemaatler, emperyalizmin soytarısı sanatçı bozuntuları, yazarlar hepsi aynı amaç doğrultusunda hareket ediyorlar.
Mahkemede bilmediği bir dilde savunma yapmaya zorlanan Kürt kadınını videosunu, dikkatle bir daha seyredin.
Aslında orada sanık sandalyesinde oturan Türk halkıdır. Mahkeme Başkanı olan yargıç da uluslararası sermayedir. Kürt kadınının yanında duran iki asker de otoriteyi temsil eden AKP iktidarıdır. Videoda mahkeme kürsüsünde etrafı şapşal şapşal seyredip hiç sesini çıkarmayan yargıç da bizim Atatürkçülerdir.
Türkiye’de Türk’ün adı vardır, kendisi yoktur!
Türkiye’de Atatürk, sadece Anıtkabir’de, pankartlarda ve duvara asılan resimlerde vardır.
Uluslararası kapitalizm, siyonizm ve onların Türkiye’deki işbirlikçileri, bu topraklardan Türk’ü de Atatürk’ü de tarihten silmeye, köklerini kazımaya ant içmişlerdir.